bazen hiçbir şey yapmak gelmez insanın içinden,
dilin susar önce, sonra odadaki eşyalar;
perde kıpırdamaz, saat dönüyor gibi yapar
ama dönmez, içinden çekilmiş bir akım gibi.
gözlerinin içinde pas tutar manzara,
bir bardak su bile ağır gelir eline;
kendi adını seslenmekten yorulursun,
sesin duvara çarpar, “buradayım” değil “sus” diye döner.
böyle günlerde ruh, kıyıya vurmuş bir dalga
artık köpürmez, yalnızca geri çekilir;
yerine ıslak bir sessizlik bırakır,
ne bir şehre, ne bir yaza, ne de kendine benzer.
sonra anlarsın: yıkanmış değil beynin,
fazlalıkları sökülmüş sadece;
geriye çekirdeğin kalmış,
adını unuttuğun ama ağırlığını bildiğin o çekirdek.
pencere aralanır az sonra, fark etmeden;
ufak bir ışık sızar, toza değer ve toz parlar;
kalbinin küçük bir çekmecesi açılır,
içinden kırışmış bir umut çıkar, ütüsüz ama dürüst.
kimse bilmez, bu kadar suskunlukla
nasıl taşıdığını kendini yere dökmeden;
sen bilirsin: ölmedin, sadece saklandın,
gürültüden korunmak için içinin kuytusuna.
ve gün gelir, nefesin kendi kendine çoğalır,
bardaktaki su hafifler, perde usulca dalgalanır;
aynı odada yeni bir isimle görünürsün kendine,
“tamam” dersin, “dönmüyorum, devam ediyorum.”
çünkü boşluk da bir dil,
insanı en çok o iyileştirir bazen;
yüzünü yıkayan su gibi değil,
içini yıkayan sükût gibi, ağır ağır, sade.
•
ama bazen daha da derine inersin:
çekmecelerin arkasında başka çekmeceler bulunur;
eski bir radyo cızırtısı gibi,
çocukluğundan kalma bir şarkı kıpırdar kulak kıvrımında.
mutfakta çatlak bir kupa durur,
ağzı kırık ama içi hâlâ sıcaklığı hatırlar;
kettle kaynamaz, yalnızca uğuldar,
ateşin bile üşüdüğü bir kış öğleden sonrası.
pencereden sarkan çamaşır ipi
rüzgâr istemez, kendi ağırlığıyla salınır;
şehir uzak bir akvaryumda yüzen ışıklar,
sen camın bu tarafında, nefesin buhara karışmış.
telefonunda “taslaklar” klasörü,
gönderilmemiş cümlelerle ağırlaşmış;
“nasılsın?” demeden önce bin kere yutkunmuş,
sonra vazgeçmiş birinin kalbi gibi.
bazen hiçbir şey yapmak gelmez insanın içinden,
çünkü içindeki marangoz sessizce çalışıyordur;
kirişleri ölçer, kırık tahtaları ayıklar,
evini içeriden, kimseye göstermeden onarır.
ve anlarsın: çiçek açmak bir patlama değildir,
gövdenin gizlice ısınmasıdır önce;
odunun damarlarına çekilen o sabır,
suyu yukarı taşıyan görünmez asansör.
yatak örtüsünde unutulmuş bir saç teli,
kendi kendine yazılmış bir tarih;
“buradaydın” der, “üzgündün ama düz,
kırılmadın—sadece dalga boyunu değiştirdin.”
kitaplıktaki bir cildi eline alırsın,
sayfaları çevirmeden uzun süre tutarsın;
kelimelerin ağırlığı geçer avuçlarından,
okumadan okursun, konuşmadan anlarsın.
sokağa inmeye gerek kalmaz her zaman;
kaldırım, bazen göğüste atar;
pazara gitmeden meyve kokusu gelir burnuna,
olgunluk kadar beklemek de tat verir.
“yarın” demeden önce “şimdi”yi oturtursun sandalyeye,
önüne bir bardak su koyarsın,
“kal” dersin, “kaçma”;
ve su, tam bu cümlede hafifler.
içindeki çocuk sessizce çıkar saklandığı yerden,
elinde deniz kabuğu, kulağına dayar:
“bak” der, “içeride dalga var hâlâ”;
ve gerçekten, kıyıda unutulmuş o ses dönmeye başlar.
kabuğunu incitmeden büyürsün,
içindeki suyu göğe taşımadan önce
bir damla kadar ağırlaşır, sonra hafiflersin;
hüzün, omuzlarına pelerin gibi değil, gölge gibi düşer.
aynı odada, aynı eşyalarda hafif bir yer değişir;
masa pencereye, bakışın kendine yaklaşır;
aynı şarkı başka bir perdeden başlar,
aynı beden başka bir adımla yürür.
ve o zaman bilirsin:
bugün hiçbir şey yapmamak da bir şey yapmaktır;
görünmez kasların dinlenir,
yarının ağırlığını taşıyacak yerlere sessizce güç gider.
gecenin sonuna doğru bir çizgi uzar,
güneş değildir o, ama güneşin haberi;
sen o haberi katlar, cebine koyarsın,
yarın elini attığında bir ılık kâğıt bulmak için.
bazen hiçbir şey yapmak gelmez insanın içinden—
bırak gelmesin;
kapıyı zorlamayan anahtar, kırmaz kilidi,
zamanı zorlamayan kalp, daha doğru çalar.
ve sabah,
bardaktaki suya bir ışık düşer,
sen farkında olmadan “oh” dersin,
ve işte o küçük “oh”, bir günün kapısını açar.
Kayıt Tarihi : 4.9.2025 02:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!