Bahçede Bağda
Otların içinde ayrık otu var
İnatçının teki, vermiştir karar.
Söküp te atsanız yine de çıkar
Doklaşır merada bahçede ,bağda!
*
Tabiat doruğu gelir Güneşe
Unut demek kolay gel bana sor bir de,
Unutamıyorum işte unutamıyorum,
Birşey var şuramda beni kahreden,
Şuramda tam yüreğimin üstünde,
Çakılı duran birşey var,
Elimde değil söküp atamıyorum.
Devamını Oku
Unutamıyorum işte unutamıyorum,
Birşey var şuramda beni kahreden,
Şuramda tam yüreğimin üstünde,
Çakılı duran birşey var,
Elimde değil söküp atamıyorum.
VİCDAN ve İNSAF…
Şiir, kimi zaman duygudan öte, düşünce eseri de olabilir.
Kendi dertlerimizi, sıkıntılarımızı, problemlerimizi dizelere döker, böylece manen rahatlamış oluruz.
Bu şiirin temel amacı da bu olsa gerek.
Tabiatın gücü demeliyiz, bazen güç yetiremediklerimize, önlemeye çalışıp da önleyemediklerimize.
Bizleri çok çok aşıyorsa, insanoğlunun gücünün fevkalade üstünde ise ‘kader’ der boyun eğeriz. Tesellimiz bu olur.
Otları biz ekmeyiz. Tabiat kendi dengesi kendi belirler. Bazı şeyler veya olması gerekenler, insan iradesinin dışında, kendiliğinden oluşur. Belki irademizle, gayretimizle olumsuzmuş gibi görünenleri ayıklayabiliriz.
Lakin toprak için sağlam köklü, sıcaktan ve kuraklıktan etkilenmeyen ayrık gibi otlara gerçekten çok ihtiyaç vardır. En azından erozyonu önlemede…
Şimdi tabiatı bir kenara bırakalım. Ayrık kökünden kasıta bakalım.
Kimdir, kök salan veya salmaya çalışan?
Kimdir, inatçı olan ve inadından asla vazgeçmeyen?
Söküp atmaya çalışmak, yaşama ve var olma hakkını elinden almak gibi olmaz mı?
Aynı toprağın otları değil mi insanoğlu da?
Ormanda bile ayrıkla meşe aynı toprağı paylaşabildiğine göre…
Gürgen bile neşesini kaybetmediğine göre…
İnsanoğlu tabiatın kaidelerini, dengelerini bozersa, tabiatın hırçın ve acımasız yüzüne görmeye de razı demektir.
Seller, fırtınalar, yangınlar, erozyonlar; kuraklıklar, kıtlıklar, çölleşmeler, yokluklar…
…
Bir de şiirdeki hataları görsek mi acaba diyorum.
“Söküp te atsanız…”
“Dalları dolmuş ta yorulmuş kaput”
Dizelerdeki “te”ler bağlaç olan “ da - de”lerdir ki, hep ‘de’li yazılır.
“Doklaşır…”
Yazım hatası, parmak bastı fazlalığı veya yanlışlığı diyelim. “Dolaşır…” olmalı.
“Dolaşır yazı da bahçede dağda.”
Bahçede, dağda bitişikken yani ismin “de” haliyken, “yazı da”daki ‘de’ bağlaç mı? Bitişik yazılmalıydı.
…
Şiirin ilk dört dörtlüğünün son dizeleri uyaklı. 5 ve 6. dizeler “a” sesi ile mi uyaklı, yoksa diğer dizelerde olduğu gibi “-ağ” sesleri mi uyaklı olmalıydı?
3. dörtlükte anlam bütünlüğü arayalım mı?
*
Son olarak özet bir kıssa ile birlikte bir hadis eklesek…
“Günahkâr biri bir gün, kuyu başında susuzluktan toprak yiyen bir köpeğe rastlar. Susuzluğunu gidermek için toprak yemeye çalışan hayvana kuyudan su çekip verir.
Her şeyi gören ve bilen Allah, günahkâr adamın günahlarını, sırf bu merhametinden dolayı bağışlar.”
Kıyametin kopacağını bilseniz de elinizdeki fidanı dikiniz” hadisini açıklar mısınız?”
Dinimiz canlılara şefkati, merhameti ve hizmeti temel sayar ve teşvik eder.
Son söz:
“MERHAMET EDEN MERHAMET BULUR.”
Üstadım yorgunluk alametleri olmalı.
Yaş ilerledikçe, gözler yoruldukça, kollar kalkmadıkça, yazdıklarını tekrar okumak zorlaştıkça sanırım hata payı buna paralele artıyor.
Her şeyin başı sağlık ve gönül huzuru içinde olmak.
Gönüller bir olsun.
Sağlığın ve ilhamın daim olsun.
Sürç-i lisanımız hoş görüle.
Hikmet Çiftçi
08 Eylül 2017
Bu şiir ile ilgili 11 tane yorum bulunmakta