Birileri rengarenk bulutların üzerinde bırakmış gülümsemeyi
Birileri uçsuz bucaksız okyanusa
Ne zoruma gider bilir misiniz
Uçmayı bilmeyen bir kentin kara sularında boğuluyorum
Ve uçan balıklarla dolup taşan
Vitrinlere bakıp duruyorum
camdan şehri tarayan gözlere kıskaç
masaldan peri oluverirken düş
yongasız yağmurundan kaçak
sarnıca dolanıkken mevsim benzi yakar
mevsim olmak ya da camdan şehir
terk ettikçe özgürdür yol
İçimde nar gibi bir ayrılık
kaldırımın ucundayım o ise diğer ucunda
eksi ile artının kuvveti
olmayacak dedikleri
yerde tam orta yerde açıvermiş
yediveren gülleri
Seni artık yakmayan yüreğim celladı olurdu Nemrut'un
kızgın lavlarınla örttüğün gün
dilim acıdı
dudağı yoktu kızın
teni kılıfsız
nerden başlasan
iğne iplik...
rıhtımın gözlerini görüyorum bardağımın içinde, yutkunduğum tüm terk etmeler ellerimden dökülüyor, biri eksik mavi... sebepsiz gidiyorum
(Ayşe Dağlıoğlu)
yağmurum içimde yağıyor
göremezsin
dokunursan ıslanır kırgınlığın
belki yeniden seversin
yağmurdan önce gel
kendime anlatırım ama kendimi anlayamam
tütün saçağı kavun çekirdeğinde Çukurova’msın
alın terinde beni taşır mısın
elleri biraz mavi dili ısırgandan
sofra kur mendilinle bana öyle bir kur ki
beni dilimden azat et yayla kızı
portremi arıyorum.
buharlanan geçmişim eğerken kirpiklerini
üstüme
uçuk benzimi yakıyor
minik ellerin terleyen avuçlarında 'gül' sunumu
mevsim bitiriyorum.
yokuş aşağı garipliğim,
bu havanın dengesiyle dost sanki,
sürükleniyorum ait olmadığım kile çamura,
gülücüklerimin gözü çapaklı,
yüzlerde birikiyorum, akıyorum,
herkes ben oluyor, benim herkese benzediğim gibi...



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!