Bir sabah vakti daha tan yeri ağarmadan bir bir ayrıldık ana kucağından
Şafağın serinliğinde yüreğimiz buz keserek ve arkamıza bakmadan nasıl da ayrıldık
Baka bilir miydik ardımıza? Nasıl da dolmuştu gözlerimiz
Düğümlenmişti boğazımızdaki kelimeler
Ben gittiğimde yüreğimi oraya bırakıp gittim
Düşlerim de orada kaldı
Rüyalarımda dahi hep oralardayım
Sen gittiğinde ben ağladım ardından
Ben gittiğimde ardımda kalan olmadığı için ağlayan da olmadı
Sen gittiğinde mevsimler güz olmalıydı
Benim gitmemde mevsimlerin önemi kalmamıştı, zira tüm mevsimler güzdü artık
Gittiğinde sarıydı dağlar, ovalar
Kavaklar, söğütler, yabani armutlar soyunmuşlardı
Ben küçüktüm, gezerken ağaçların altında dökülürdü yapraklar başımdan aşağıya
Kovalamaca oynardım kimi zaman dökülen yapraklarla
Sen gittikten kısa bir süre sonra buza kesildi dağ taş
Ne gelenimiz ne de gidenimiz oldu
Kaldık bembeyazlar içinde yoksulluğumuzla baş başa
Sen gittiğinde daha dokuzundayım ömrümün
Ömre neler sığdırmışım neler bir bilsen
Övünç değildir söylediklerim
Benim akranlarımın çoğu aynısını belki de daha ağırını yaşamıştır
Okul bahçesindeki falaka sesleri çınlıyor kulaklarımda
İsmail Çavuşun Ali Dayı’ya dayak faslını,
kadınların, erkeklerin hepsinin sıra dayağından geçtiği seronomiler
Kurşun sesleri, köpek havlamaları, insanların çığlıkları nasıl da karışırdı bir birine
Gelmezdi aklım o vakitler ayrılık
Kim bilir gelseydi aklıma ölüm, belki de Cemal Süreya gibi;
Ölüm geliyor aklıma birden ölüm
Bir ağacın gölgesine sarılıyorum
Gelseydi aklıma ölüm, o zaman belki de bacağına sarılırdım gitmemen için
xxx
Ürkek çocuk bakışlarımda kaldın
Otuz yıl oldu bizden apansız ayrılıp gitmen
Otuz yaş ekledim dokuzuma
Sarı uzunca saçlarım vardı, şimdi kalanlara aklar düştü
İyi bir rençper olamadım
Gönüllü sürgünlüklere çıktım
xxx
Sensiz otuz yılda, devrimler oldu, devrilenler oldu; ama sosyalizm gelmedi
Sensiz otuz yılda; olmayacak çok şey oldu
Sensiz otuz yılda yine aşklar, nefretler ve acılar oldu
Sensiz otuz yılda iklimler değişti, ama Akdeniz olmadı
Sensiz otuz yılda zengin daha zengin, fakirse daha fakir oldu
Sensiz otuz yılda ne ezen ne de ezilen değişti
xxx
Hani anlatabilsem seni diyordum hep
Oysa senli geçen yıllarım o kadar az ki
Hani canlandıra bilsem seni diyorum düşlerimde,
oysa senli düşlerim o kadar az ki
Şimdi kitaplara yazdığın notlara, Solan resimlerine bakıyorum
Ümüt OTUNÇ
03.12.2011
Erbil
Kayıt Tarihi : 24.2.2012 16:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
06.12.1981 Yılında bizden Ayrılan Haşim Ağabeyim'e; otuz yıl oldu ve ben dokuz yaşındaydım daha o zaman. 'Küçük yaşta sensiz kalmanın ne kadar acı olduğunu şimdi sahipsiz gölgelere anlatıyorum.'

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!