Aynadaki ben
Şehrin neonları, camın ön yüzünde
Canım kendinden habersiz bir ateşin közünde
Ve gölgelerin en arkasında ben
Kapkaranlık zindan
Kavvasın perçemleri. Pençeler
Su buharından tırnak izleri, yılkı yalakları
Hayata tutunmaya çalışan, gök mavisi çizikler
Suya kanar çatlaklar ve göz yaşı kaynakları
Kulum ben Allah’a, sabra aşılanıyorum
Kılıcın kınından çıkacağı ana kilitli
Göz kırpması kadar yaşanılacak
Yaşanan, o sude zaman
Kör kuyuların alacası parıldar
Aldan mora, yanar döner odaklar
Ya yüreğe oturmaya çalışan şüphe!
Yüreğinde kan tutmuş, intikam saklar
Ve ağızlarını açmış, büyük bir iştahla bekler
Kara delikleri yutan kursaklar
Kir, pas, kara kaypak yüzey
Düzün eğri bozunda bir hiç
Müphem, aynadaki ben
Kaderine düşer, yanıp sönen ışıklar
Serçe gagasıyla talihim, ab-ı bahtım
Düş aleminden, fizik ötesinden
Ve gerçeğin orta yerinde ben
Avuçlarımda, (can acıtan)
Tenimi yırtan cam kırıkları
Tırnak altlarında, neolitik zaman
Eklem yerlerimde travmalar
Dilimin ucunda senem
Göz bebeklerimde tan
Perdenin her iki tarafında can
Hem acıyı üreten, hem tüketen
Benî Âdem, aynadaki ben
Bir garip insan
03.05.2009
Mehmet Sani ÖzelKayıt Tarihi : 3.5.2009 17:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Perdenin her iki tarafında can Hem acıyı üreten, hem tüketen Benî Âdem, aynadaki ben Bir garip insan

TÜM YORUMLAR (2)