Sen ruhu okşayan serin sabah rüzgarı
Ağlarsın dolunayla karışık yağmurlu gecelerde
Yüzüne çiseledikçe şebnem
Hıçkırıkların karışır gökgürültüsüne
Sevmek ile sevilmemek yörüngesinde
Hançer
Nakışı tabuttan gergef
Kelime mıhlanır ölüme
Şakaklara dayanmış kanlı öpüş
Dudakları buzul beniz
-zühre-i leb-
Ve bu benim;
Kirpik uçlarından asılan kadın.
Çoğu zaman çoğalan bir ağrıyım,
Ülkem, dört odacıklı bir kan pompası.
Acıyı bağrıma basıyorum,
Kör bir bıçak gibi değiyor tenime.
Yitik bir sevda bu;
Kalanı, gidenden ayıran ıssız bir ölüm.
Kanadı kırık serçe,
Çatısından selâ yankılanan minare.
Bir sis kuşattı kirpik uçlarını, buğulu gözlerinin ardından.
Yâri ölmüş yârenin matemi bu;
Ey benim her zerreme hükmedenim,
Süha!
Eskitilmiş bir sevdanın buruk sesiyle sesleniyorum sana
Bağışla!
Eskitilmiş fakat eksilmemiş bir sevda bahşedeceğim;
Kederle geçtiğin çakıl taşı döşenmiş yollara...
Baba;
Serin bir rüzgar gibi geçiyor Ağustos sıcağından
Yalnızlığının elinden tutup
Suya bırakıyor yüreğini
Çocuk;
Ey tüm şehri toz eden, içimde yıkıntılar sonrası ayakta kalmaya çalışan iç sesim,
Ey her yangından sonra küllerini toplayıp birleştirdiğim ruhum,
Ey kırıldığı yerden çiçek açan kalbim,
Kalabalıklaştıkça daha çok yalnızlaşan yalnızlığım...
Geçen senelerin hüznü var gözbebeklerimde,
Ve kalbim yavaş atıyor kuşkusuz.
yoklukta buluşalım... tebrik ederim .. yazdıkça daha güzel olacak şiiirleriniz.. şiir dolu bir hayat dilerim.. kandilini kutlarım..