Gizemin içinde saklı duygularının bam telleri
çaldı da çaldı.
O duyana kadar zaman ağacının çiçekleri açtı
hatta soldu.
Nerede saklandı bunca zamandır kaybolmuşluk,
Kendim benden kaçtı, arayışa baş koydu.
Tanımamış meğer beni, kimmişim
Nerelere gitmişim.
Geri getirmeye çabalıyorum.
Olmuyor, kaçıyor.
Düz yolda yürüdüğümü söyledim, inanmıyor.
Gökyüzünde mavinin üstüne
yapışan pamuk beyaz bulutlar
yaklaşan kara buluttan korunmak için
karlı dağlara yaslanarak saklanır.
Hücum sürer.
Sis çıkar bilinmeyen yerden.
Sabah saatin erken vakti.
Güneş doğsa mı, uykuya mı doysa kararsız.
Yakınlardaki göl güne hazırlıkta.
Çırpıntısız sakin duruşuyla,
süzülüyor kuğu gibi ışınların yansıması suya.
Eski hataların gölgesi uzundur.
Her yöne yayılıp dağılır.
Can sıkar, kovalar seni.
Azgın nehirlerle ulaşır.
Kurtulmak için asla geç değildir.
Ruhuna yapışanları atıp bitirmek,
Yaşadığımız geçmiş hikâyelerin gölgesinde
büyüdük büyütüldük.
Unuttuk unutulduk.
Her hikayede acemi kahraman olmaktan kaçamadık.
Iyi ki 'kabullenme' denilen rol arkadaşıyla tanıştık da duruma alıştık.
Böyle inişli çıkışlı yaşamaya da 'hayat' adını verdik.
Hislerim çekildi, bir şey hissetmiyorum.
Düz, dümdüz bir çizgi içimde
ne gülüyor, ne düşünüyor öylece yaşıyorum.
Heyecanımı da yitirdim.
Yorumladığım, yoran hayat bende heves bırakmadı,
beni terk etti.
Hüznü kovmak için inadına
uğraştığım zamanları yaşıyorum.
Karşılıklı restleşiyoruz kaderle.
Direniyorum, güneşin bir kolunu yakalamak için.
Ellerim yandı vazgeçmedim.
Koca yüreğim kavruldu, üzülmedim.
Issızlığın ortasındayım.
Ses yok.
Yaşam buz gibi soğuk şu sıcak ağustos gününde.
Beklenen, yerine gelmeyen dileklerim.
İstemekten yorulan dilim.
Artık duyan yok bilirim.
Yalnız kalırım korkusuyla
hayatı doldurduğumuz boş kalabalık.
Nasıl gereksiz nasıl da ağırmış.
Kalabalık.
Kelimenin kendisi kara, sıkıcı, bulanık.
Ne kadar saklanırım zannetsen aralarında




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!