Birden bire söndü ışıklar
gözler kör, hisler tetikteydi
görmesem de adımlarımın bıraktığı çaresizliği
ışıklar söndüğünde hep benimleydi
çocukluğumda da korkardım karanlıktan
hiç yanmazdı sönen ışıklar,
dışarıda eylül kavgasında rüzgarlar
ben bıkmışım kendimden
suskunluğum bu yüzden
bu yüzden yalnızlığım
hüznümde eksik bir bahar ağlıyor.
ne güzel düşüyor kar taneleri
ne güzel örtüyorlar ayak izlerimi
ardımda silik,beyaz anılar var artık
oysa ki o ayak izleri
senden ayrı atılan ilk adımlardı.
eylül kavgasında rüzgarlar
darmadağın gece uykularım yarım
suskunluğum bu yüzden
bu yüzden yalnızlığım
gel gör ki
eylül de susar bu şehrin yağmurları
“eylül kavgası sona erdi,yenildi rüzgarlar.arta kalan darmadağın saçlarım.”
şimdilerde doğduğum şehirdeyim;
ölümün son deminde.
görüyorum ki tüm sokaklarımı susturmuşlar
içimdeki sokağı unuttular
vapur çığlığında düştüm seni sevmeye
martıların yosun kokan kanatlarından
düştüm…
ta ki bostancı’dan karaya vurana dek
haberin var mı?
bu kış soğuk geçeceğe benzer
sis gözlerimden hiç kalkmıyor
yerlerde hüzünlü yüzümü
soğuk bakışlarımı görüyorum
bu mevsim bana acı bir cevap veriyor
neresindeyim yaşamın
haçlı seferlerinden kalma
yaralı bir asker gibiyim
yıkılmış evlerin tüten dumanlarını soluyan
çevresindeki yüzlerce cesede
uçurumdan düşerken beliriveren
tükendi saatler
ve karanlık vuruşuyor
sokak lambalarıyla
benimse odamın ışıkları yanmıyor
belirsiz bir ışık
penceremden odama süzülen
gecem bir solukta tüketti kendini
ve gün ufukta zorlanıyor
sen ise kıstırılmış,
tozlanmış çerçeveler arasına
ayrılığın bahanesi
yüzüme değen bakışınla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!