Tesire esir bir anlık karanlıkların
Aciz tacizlerine maruz kalıp
Mazur gördük bazı şeyleri...
Hep tutsak kalıp;
Alıp başımızı gidesimiz geldi de
Yol boyunca dokundum sonbahar yapraklarına
Ellerimde kaldı yaprağın altın rengi
Dünden bugüne, bugünden yarına
Zaman geçtikçe yılların olmadı dengi
Ne zaman geçsem ben bu yoldan
Arayıp ta bulamadığın yerler vardır hani
Gönlünü kırlarına serebileceğin
Bin yıl daha yaşayacakmışçasına sanki
Asırlar boyu kalmak istediğin...
Ben o kadarını istemedim inan ki
Mutluluğunu yaşadım bir kuru ekmeğin
Usulca yaklaş, usul usul...
Dinle en güzel şiirimi
Aşkı şiirin içinde bul
Zaten aşk şiir değil mi?
Her şeyi bir kenara at
Ne adın vardı bende yazılı bir kenara
Ne de bakıp gülümseyeceğim tatlı bir resmin
Gizli bakışların vardı masumca bana
Öylesine saf, öylesine hoş, öylesine derin...
Bir geçişin vardı sessizce taşlı yoldan
Gözlerde nefret, yüreklerde sevgiyim
Yerde kocaman dağ iken
Gökte küçük bir serçeyim
Yalanla gerçeğin harmanlandığı ben
Yalan kadar gerçeğim
Ne kadar delirsem de
Neydi o yaz...
Peki şimdi bu güz ne?
Gelir diye ayaz
Ne gerek var hüzne...
Öylece yüzünü ekşiterek
Bükme dudaklarını, gözlerini süzme
Bana içimden gazeller söyletip
Saçların uçuşur ya rüzgarlara meyledip
Bir uçağa binip uzaklaşır gibi olurum
Sen bir kelime edip konuşunca
Ben bir şehirim yanarım uçtan uca
Yok gücenme sevgilim
Kalbimedir bu kilit
Elinden koptu elim
Ne yol kaldı ne şerit
Kaprislerinden bezdim
Bir gece vakti sessizce
Kapına bırakacağım güle
Kıyamayıp dalında bıraktım da
Gördüm günün ilk ışığında
Bir kırmızı gül açmış kapının eşiğinde
Ve bir not bıraktım üstüne
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!