Koştururken sokakta küçük çocuğun
Anne eli gibi yanağını okşayan rüzgâr esmesin,
Sevindiremediği başka çocukların hicabına esmesin artık.
Hatta minik yürekleri sabah serinliğinde
Isıtan Güneş de doğmasın bundan sonra,
Soğuk günlerde ısıtamadığı çocukların icabına doğmasın artık.
Ve geceleri parlamasın yıldızlar,
Düşmesin şavkı bir çocuğun mutluluk dolu gözüne Şimal’in Zühre’nin Ay’ın
Tebessüm etmeyi unutan yavruların hatırına parlamasın Kehkeşan
Ve hatta Yağmasın yağmur
Susuzluktan kurusun topraklar,
Ne bileyim!
Gökkuşağı dahi silinsin hafızalardan ve mutluluğa dair akılda kalan ne varsa
Mutlu olmayı hiç tadamamış dünya kadar çocuk varken dünyada.
Kurusun hatta ve hatta nefretle kurusun denizler,
Kumsalını görememiş, koştururken ayak izi bırakamamış, kumdan kale yapamamış çocukların hakkı için
Çekilsin dünyadaki sular, hatta susuzlukla imtihan edilsin insan
Suda boğulan evlatların acısına olunsun için müşterek
Solsun, çocukların tırmanamadığı, dalından meyvelerini yiyemediği ağaçlar
Sararsın minik ayakların basamadığı çimenler,
Ve dahi solsun dokunulmayan yeşillikler,
Ve artık Allah’ın akdi vukuu bulsun da hallaç pamuğu gibi atılsın dağlar
Kurusun göz pınarları insanoğlunun o korku gününde, ağlayamasın
Son batmadan önce güneş yaksın ne var ne yoksa yağı eritir gibi
Kendi elleri ile kendi suratını cırmalarken dehşetle insanoğlu.
Ümmeti El Ümmeti’den nasibini alamasın çocukların dehşetini duymayan kulaklar
Ve dahi üflesin artık Sûr’un memuru
Bu kadar çocuğa zulüm, bu kadar çocuğa acı zaten kıyamet! Zaten Cehennem!
Sahi, yoksa zaten ayağa kalktı da üflemek için melek
Ondan mı bize bu kadar kıyamet? Ondan mı dünya bize cehennem?
Kayıt Tarihi : 12.10.2021 15:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!