Düşlerimizin peşinde koşarken,
her anın kıymetini unuturuz,
bir zamanlar hayat dolu olan sokaklar,
şimdi sadece hatıraların yankıları,
boş sokakların çığlığı,
yıpranmış taşların sırtında,
savaşın soğuk nefesi,
kat kat sarılmış kalplerimize,
anılarımızdan birer birer çalarken,
gözlerimizdeki parıltıyı solduruyor,
düşlerin peşinde savrulurken,
zamana karşı verilen bu amansız mücadelede,
her kayıp, sanki yeni bir yaraya dönüşüyor,
bir bıçak gibi keskin,
bir kıyametin sessiz fısıldayışı.
Kaybolan her sevinç,
birer birer düştü toprağa,
gökkuşağının renkleri gibi,
silinip gitti mavi göklerden,
kiminin sesi, kiminin gülüşü,
hangi rüzgar şimdi taşıyor
geçmişin yürek burkan melodisini?
Her köşede bir hikaye var,
bir gözyaşı, bir yasaklanmış hayal,
bir sokak köşesinde,
ya da bir akşam üstü,
ay ışığı altında,
zamanın acımasızca savurduğu rüzgarda,
birer birer siliniyor hayallerimiz,
birer birer kayboluyor,
her an, yeniden tükenirken.
Ve o an, o hüzün dolu an,
bir fotoğraf karesi gibi aklımda,
yüzlerce yıllık toz birikintisi,
bir kenarda unutulmuş umutlar,
yaşamak, hayatta kalmak,
bir savaş alanında yalnız kalmış gibi,
kalbimizde taşıdığımız yaralarla,
bir kuşun kanadındaki hürriyet,
yine de zindanlarda kaybolmuş,
bir fısıltı gibi yankılanıyor ruhumda,
ve yine de, bu taş yürek,
yine de yaşamayı seçiyor,
her kaybın ardından yeni bir ağıt yakarak,
her sabah yeni bir umutla doğarak,
belki de hayatta kalmanın en güzel hali bu,
kaybolmuş düşlerimizin peşinde koşmak.
Geçmiş, çok geç kaldı derin yaralarımızda,
her kayıp, bir tüy gibi hafifken,
ağır bir taş gibi yerleşiyor kalbime,
dünya dönmeye devam ederken,
bizler hâlâ bekliyoruz,
bir sabah daha açılacak diye penceremizden,
hayallerimiz sararıp dökülmeden,
belki bir gün gelecek bahar,
belki de her şey,
birer birer sonsuzluğa karışacak,
ama biz, biz yine burada olacağız,
yüreğimizde geçmişin hüzünleriyle,
kaybettiğimiz her şeyin hatırası,
birer birer toz gibi,
birer birer rüzgarla savrulurken,
yine de hatırlayacağız.
Zamanın elleri,
günleri sayarken sessizce,
ben yine anılarla sarılı,
her kaybın ardından yeni bir ağıt yakarak,
yaşamın geçiciliğini anımsıyorum,
ve her yeni doğan gün,
bir başka yasak, bir başka kayıp,
bir başka savaşın içindeki sessizlikte,
benim için bir çığlık,
belki de içimdeki boşluğun sesi,
geçmişin bağrında yankılanan bir hüzün.
Hâlâ gülümsüyorum belki,
ama içimdeki gölgeler,
her bir anı hatırlatırken,
bazen bir yağmur damlası,
bazen bir çiçek açmadan solup giden,
ve bir başka zaman diliminde,
belki de ruhumun en derin yerlerinde,
yaşamak zorunda kaldığım,
bu ağır kayıplar.
Düşlerimde özgürlüğün izleri,
savaşın gölgesinde,
bir umut kırıntısı olarak kalacak,
bir gün, belki de bir sabah,
o kaybolmuş hayaller,
tekrar yeşerecek,
belki de geçmişin ağıtları,
bir şarkı olarak yankılanacak.
Ama şimdilik,
zamanın sessiz çığlığı,
yüreğimdeki en derin yaralarla,
bir parıltı arıyor,
kaybolmuş ruhların göğsünde,
her kaybın ardında bir iz,
her gözyaşının ardından bir umut,
belki de zamanın kollarında,
gözlerimizi kapatıp,
bir başka hayale uyanacağız,
bir başka zamanda,
bir başka dünya düşünde,
ve belki de o günde,
bir ses duyacağız,
kaybolmuş sevgi ve özgürlük,
savaşların gölgesinde,
yeniden filizlenecek,
belki de hayata yeniden merhaba,
belki de bu uzun, hüzün dolu yolculukta,
kayıplarımızın ardından,
yeniden doğan bir güneş gibi,
şafakla birlikte uyanacak,
her kaybın ardından,
bir yeni düş kuracağız,
belki de bu kez,
zamanın pençesinde değil,
özgürlükte bulacağız kendimizi,
ve belki de orada,
yüreğimizdeki yaralarla,
hayatın anlamını yeniden keşfedeceğiz.
Kayıt Tarihi : 13.10.2024 18:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!