Sen Kaleciğin kadim otağısın,
Dik tut, eğme başını İdris Dağı.
Nice aşıkların gönül dağısın,
Üzme şu sırdaşını İdris Dağı.
Kalede dalgalanan al bayrağın,
Makamda minderimiz yok otursak;
Ahkamda önderimiz yok ki sorsak.
Irmaktan bir tas su almaya varsak,
Gök'ten akar da yere inmez nehir.
Gökten inen dört bir yana dağılsa,
Kalesine çıktım bir akşam üstü;
Selamım sundum surlarına, sustu.
Gönlü kırıktı, anladım ki küstü,
Ahde vefayı bilir misin, dedi.
Öyle bir estiki İdris Dağından;
Ilim ile yoğrulmazsa ıslahat
Musibet, vücuda olur musallat
Aklî ilim değilse özde maksat
Sağsalim bedeni yıkar bu fesat
Liyakat, sadakat yok hak edişte
Kalbinizi bilemez kimse sizin
Gönlünü almaya bak kimsesizin
Bil ki, zulüm ile abad olunmaz
Unutma kimsesi var kimsesizin
Perde kalkar Hak ile arasında
Aşk üzülür, sevda yorulur; etme.
Çiğ tanesi gibi yaprakta; üzme,
Kıpırdamasın dallar, sakın esme.
Küstüm diyormuşsun ben ona; küsme
O gün verilmiş sözler hatırına
Yıl iki bin on yedi,
Günlerden on altı aralık.
Ankara duman, sis...
Her yer bulanık.
Bir akşam üstüydü;
Göster asaletini şu dünyaya!..
Salınarak meydana, var memedim.
Mazlum bağrında açılan yaraya,
Götürde şevkatini, sar memedim.
Mazluma zulüm imiş, zalime af.
Gıpta ettik riya ile harama
Ne oldu bize, biz ne eder olduk
İmtina eder olduk bir selama
Görmezden gelir gider olduk
Ne töre tanıyoruz, ne örf kaldı
Kuşun dalda durduğu kadar ancak...
Ömür dediğimiz,
Bizim sandığımız; ne varsa...
Kuşun dalda durduğu kadar,
Uçtu, uçacak.




-
Mehmet Akif Gümüş
Tüm YorumlarÇok güzel şiirler elinize sağlık