Dil, öfkenin güçlü silahıdır.
Öfke, devreye girince silahını kullanıyor
Ya yaralıyor, ya sarılmaz yara bırakıyor
Ya da öldürüyor.
Sonbaharın yaprak dökümünden
Çıkmıyor memleketim
Vakitte Sararmış insanlarda
Dökülüyor dallardan yapraklar
En çok sana yakışır
Sevmek, sevilmek
Özlemek, özlenmek
Ne çok yakışmışsın hayata
Ne çok yakışmış hayat sana
Kurtaramadık affet bizi
Yerin derinliklerinde mi arasak
Yoksa gökyüzünde mi
Ne elimiz uzanır sana ne sesimizi duyurabiliriz
O kadar uzaksın ki görünmez oldun
Ne aydınların kalemi
Nasıl bir ateş düşürdün Ali’m
Kronikleşmiş yaralarımıza
Alevi yanar da yanar içimizde
Yürekleri yakar dağlar
Gülmelerin alıp götürüyor ya bizleri
Güzellik; seninle başlar, seninle yol alır ve seninle çoğalır
Sancılanıp da sevgi doğuran tek yersin Antakya
Sakın kırılmayın bize dost iller
Kardeşliğin, iyimserliğin, barışın, hoşgörünün sembolüdür Antakya
Unutmadık mümkün mü unutmak
Zaman unutturmaz seni
Sensizliğe de alışmadık
Hala bir yanımızda yaşıyorsun
İstesek de istemesek de
Yıllar büyütüyor bizi
On yıl olacak baba dile kolay
Ne senin yokluğuna alışabiliyorum
Ne de senin döneceğine ihtimal veriyorum
Ne zamandır elim kaleme uzanmıyor
Kelimeler anlam yitirmiş
Babam yıllar oldu kalemim durmuş
Dökemiyorum kelimeleri kâğıda
Bir koşu var buralarda
Adını yaşam diye koymuşlar
Herkes koşuyor baba
Bahar gelmiş,
Her taraf gelincik, papatya kokuyor.
Portakal çiçekleri başka, limon çiçeği başka
Kim bilir hangi çiçeğin özüne konmuş
İçimizdeki arı?



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!