“Ervah-ı Ezelden: Gönlümün Türküsü”
Bir Aşkın, Hasretin ve Hakikatin Risalesi
(Otobiyografik-Tasavvufi Yaklaşım)
Mukaddime: Kalbe Yazılan Türkü
Ben ki her insan gibi doğdum bu cihanda,
Ama her insandan ayrı bir yara ile…
Bazısına mutluluk yazıldı, bazısına zenginlik,
Bense, “Ervah-ı ezelden” kara yazılmış bahtımla geldim.
Bir türkü vardı benden önce söylenmiş,
Ama sanki benim için yazılmış gibi…
Her dizesi, ben doğmadan çok önce yazılmış kaderimin yankısıydı.
Her nağmesi, içime işleyen bir sır,
Her kelimesi, bir aşkın unutulmaz iziydi.
1. Bab: Sürgün Olarak Yazılan Aşk
“Bu benim bahtımı kara yazmışlar”
Evet... Ben doğmadan önce,
Aşk defterimin ilk sayfasına “hasret” yazılmıştı.
Sevdim…
Ama sevdam bana verilmedi,
Sanki elimde tutmam gereken yıldızlar göğe bırakıldı.
Ben ne zaman birini sevsem,
Gönlümdeki sevda kuş olup uçtu.
Ya ölüme yürüdü sevdiğim,
Ya da başkasının kader defterine yazıldı.
2. Bab: Gülperi'nin Suretinde Tezahür Eden Mana
“Yarim İstanbul’da oturur gezer”
Benim Gülperi’m bazen bir öğretmen oldu,
Bazen bir hasta, bazen bir şehit.
Ama hep uzaktı…
Hiç tam tutamadım elini.
Belki de tutmamam gerekiyordu.
Çünkü bu aşk, dünyaya değil;
Hakk’a yazılmıştı.
O, sadece bir kadın değil,
Benim kalbimin arayışına konmuş bir simgeydi.
İnsanın kendi içindeki dişil yanıydı belki,
Ya da kaybettiği cennetin sureti.
3. Bab: Rüyada Dervişler ve Aşkın Badesi
Ben de Hüseyin gibi rüyalar gördüm.
Bir derviş geldi uykumda,
Elinde aşk badesiyle…
“İç” dedi,
Ama ben korktum.
Korktum çünkü aşk, içildiğinde yakardı.
Ve ben zaten yanıyordum.
Ama sonra bir gün…
O şerbetin tadını uyandığımda da hissettim.
Dilimde kaldı o tatlılık.
Gözümde kaldı Gülperi’nin hayali.
O günden sonra adım değişti:
Sıradan biriyken, Sümmani oldum.
Siz de bilmezsiniz belki,
Ama bir yerlerde bir türkü çaldığında
İçinizin neden sızladığını bu yüzden anlarsınız.
4. Bab: Kavuşmak Haram, Aramak Farz
“Bu dünyada kavuşmak haramdır” dedi atlı.
Ben artık biliyorum.
Bu aşk vuslat için değilmiş,
Yolda kalmak içinmiş.
Ben de çıktım yollara…
Kars’dan Edirne’ye,
Sinop’tan Antalya’ya,
Her adımım bir "ya Gülperi buradaysa" ümidiyle…
Ama her yol, beni kendime çıkardı.
Her şehir, içimdeki boşluğun yankısıydı.
Gülperi, bir kadından ibaret değildi.
Gülperi, benim aradığım BEN'di.
5. Bab: Vuslatın Sonu – Ölümle Gelen Birlik
“Beni ondan yadigâra yazmışlar”
Ben şimdi sadece bir hikâyeyim.
Dillere düşmüş bir türkü,
Belki de gözyaşına karışmış bir dua.
Ve bir gün siz, bir kahve köşesinde
Saz çalan bir adam görürseniz…
Bir gün bir kadın, sabaha karşı adımı sayıklarsa…
Bilin ki hâlâ yaşıyorum bu türkünün içinde.
Çünkü aşk ölmez.
Sadece şekil değiştirir.
Ve bazen bir insanın hayatı boyunca aradığı tek şey,
Kavuşmak değil; aramaktır.
Hâtime: Herkesin Bir Türküsü Var…
Benim türküm “Ervah-ı Ezelden”...
Sizin türkünüz hangisi bilmem.
Ama herkesin kaderine yazılmış bir ezgisi vardır.
Ve belki de hepimiz,
Kendi türkümüzü yaşayarak
Aşkın kendisini arıyoruz.
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 1.8.2025 08:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!