Aşk...
Ben, senden önce, kendime oyulmuş bir oyuktum;
Sessiz harflerden bir alfabe, okunması yasak.
Ezberimdeki tek dua, yeknesak bir donukluktu,
Ve ruhum, kimsenin çalmadığı paslı bir kilit, paslı bir kapı aralığıydı ancak.
Sonra sen geldin.
Bir ayetin en beklenmedik yerinde beliren anlam gibi.
Çatladı içimdeki taş, bin yıllık uykusundan uyandı.
Sanki kör bir ressamın rüyasına aniden renkler yağdı,
Ve sustuğum ne varsa, hepsi birer birer adınla haykırdı.
Seninle ben, bildiğim bütün kelimeleri unuttum.
Aşk, lügatları yakan ve yeniden yazan bir ateşti meğer.
Avuçlarında eridi bildiğim ne varsa, yeniden yoğruldum,
Senin bakışlarınla öğrendim, bir insana bakarken nasıl secde edilir.
Artık ne o eski oyuk, ne o paslı kilidim.
Ben şimdi, içinden nehirler geçen bereketli bir toprağım.
Sen benim en korunaklı yaram, en tatlı zehrimsin,
Hem mültecisiyim bu aşkın, hem de sarsılmaz padişahıyım...
Hasan Belek
14 08 2025
Akçay
Kayıt Tarihi : 14.8.2025 20:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)