Sevmesini bilemeden ölmeyi öğrendiler, diye yazıyordu tek kişilik mezar taşında...
Tek bir beyaz gül dikilmişti nemli toprağın üstüne. Boyu biraz uzamıştı gülün ve birkaç yıllık gibi görünmüyordu bile. Cılız ve de kurumak üzereydi belki de...
Birbirlerini tanıyamadan bile belki de gömüldü biri diğerinden önce...
Hayat dedim, hayat, hep en yakınındakine vurdurur kendini en önem verdiğine en değer verdiğine, en özleyeceğine ve kokusunu en çok özleyeceğine vurdurur en çok sevdiğine hırpalatır kendini...
Kim bilir kaç yılın özlemleridir bu cümleler ki hâlâ düşünülünce merak ve özleyişe atar insanı...
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Devamını Oku
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan