Üç kere doğurmuş anam beni
14 Ağustos gecesi, sessizce
Ağlayarak içine,
Tek başına doğurmuş iki tanesini
İlk doğan, şair doğmuş
Sabah erken saatlerde doğacak güneş umuduyla
Kaybolan hayatlar var geceleri,
Güneşin sıcak ve görünür ışığı
Yol göstermezmiş onlara.
Anlamamışım...
Meğer ne kadar hızlı ilerlemiş yaş
Yitirilmez dediğim her anlam, boşluk bulmuş içimde
Meğer ne kadar çok anlam yüklemişim ilk öpücüklere
Hepsi sende kaldı şimdi onların
Ne kadar değerli bir zamanmış seviş ardı
Bir akşamüstü, bir memlekette
İsmi lazım değil.
Adı bilinmeyen bir yörenin,
İsimsiz bir dağının eteklerinde belki,
Belki;
Seyrederken güneşin batışını, doğuşuna değin,
Geceleyin uyurken
Fısıldarmışım ismini
Bu sabah çatladı, başım üstündeki duvar
Düşün yüreğimin halini
Öyle umutsuz, öyle yorgun
Bekliyor hala seni...
Gece gece takıldı aklıma
Seni düşünürken fark ettim tabii
-Seni seviyorum-
Ne kadar kırıcı
-Yemek yiyorum- gibi
Yemeğim biter, sen bitersin
Doğdum,
Yürüyorum.
Bilir misin,
Yirmi küsur sene sürmüş doğumum
Anam şahidim, babam şahidim.
Öyle bir bilinç ve bilinçsizlik
Açtı günler, geçti zaman
Gülü görmen kış neylesin
Elin uzatınca güle
Dikenin uzak eylesin
Zengin çekmiş sefasını
Sanma ki özlemim akşamdır sana,
Ne kudretinde ayın ne yıldız parıltısında
Sımsıcak güneş, bembeyaz bulut altında
Sen sabahları da yoktun yanımda
Gün gelir unutulur silüetin boylu boyunca
Çiçekler ve çimenler arasında
Sürünerek arıyorum seni
Yalnızlığım bundandır belki
Görmedim hiç insan yüzü
Yine umutsuzluk nüksetti içimde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!