yaşanan tükendiğiyle kaldı,
kalem kağıda dokunduğuyla.
radyoda usulca çalan şarkı bitti.
son nağmenin seyri, boşluğa döndü.
mehtapla ince bir cam girdi aramıza.
sana mor renkli çubuklar
bana sarı benizli çocuklar
koşsunlar denizin peşinden
çocukla çocuk olalım sevgilim
renk atar kaldırımın boyaları
burda vakit hep akşam, atsın
aslında ben herkes değilim
burası da bir meydan değil
aradığın mağaza sağda kalıyor
yazmak için acı arayanlar
iki günlük sevgiliden ayrılanlar
ve hatta çareyi içmekte bulanlar
bekledim
bekleyeceğim
yıl olmuş iki bin on sekiz
hem rakamla hem sayıyla
aşık olamadan öleceğim
Bu gece uyurken,
Sessizce öleceğim.
Delik deşik olurken,
Balkonumdaki örümceklerin ördüğü ağ
Varlığına kıymet vermediğim birinin
Yokluğuna katlanıp, dinleyeceğim
çocuğa bak!
elinde pembe pamuk şeker
cebinde lüle taşları
gülüşü çiçekleri kıskandırır
çocuğa bak!
kuşkusuz bu ilmek ilmek işlenen
kuru gürültüde parçalanan ben;
yarıda bıraktığı şarkısı ile
buradan göçüyorum diyecek
ne bir laf kalacak denecek
içimde kalan son merhaba senin
merhaba beni iyileştiren yara
merhaba beni ben yapan kesik
sarılıyorum kokladığım ağaca
bak bu çam kokulu nefes senin.
adını bilmezdim en başta
ilk ne zaman gördüm de
bir düş buldum orda? bilmem.
kuşlar, beyaz bulutlar
ve mavi bir örtü
seninle kesiştiğimiz tek düzlem
sular ısındı bir yere
yüzünde -suyun belki beşte biri-
sıcağı odaya sindi
dibi ince kireçli tabaka
kuş kanadını anımsattı bana
çatılara sulu kar yağdı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!