Bir ova;
Alabildiğine beyaz
Bir dağ;
Gökten düşen bir şimşek gibi
Yer, gök, dağ, taş... beyaza kesmiş
Allahuekber eteklerinde Doksan bin asker
daha gözlerin boşaltmadan
ceplerindeki yaşları
sanki kaçıyormuşsun gibi
yeni acılar ecelacele peşine düşer
yetmese de nefesin
bir çocuk balonunu şişirmeye
En Yoğun Ayrılırken Birleşiliyor...
Metin Üstündağ (met-üst)
Taş duvar;
yosun tutmuş,
ararken gizli denizleri
gezinirken ülke ülke
ya bir dev idi o
cücelerin gözünde
ya bir cüce
devlerin elinde
Gündeliğe giden kapıcı kadın
Yüksek yüksek binaların
Koca koca camlarında
Akrobatçasına temizlik yaparken
Hep düşledi; bir gün
Kendi camlarını da silerken
Nemli gözlerden
hüzünler süzülmüş
berrak bir göl misali
birikmiş şiir yatağı
gamzelere.
güzel bir yanlıştan
Gece zifir zehir, ne bir yıldız ışıltısı ne de Nazım'ın ki gibi sarı sıcak bir pencere var. Tren çıkardığı ritmik tıkırtılar haricinde oldukça sessiz. İyi bir kulak bu tıkırtılardan kendince besteler üretebilir, arka fonda ise gayri-ritmik oflama, öksürme ve bilimum uyku tıngırtıları. Kompartmanın tek uyanığı benim. 'Uyanık' doğru kelime, bir tek ben kaçırmıyorum geceyi, uykunun tatlı yalanlarına kanmayan tek gözüaçık gözü açık benim.
Gece kimilerine göre bir örtü, tiyatro sahnesine inen perde, harç bitti yapı paydos, haydi sütünü iç doğru yatağa durumu, uyanık hariç. Görmek bir mecburiyet olmaktan çıkar, sadece görmen gerekeni görürsün geceleri, görmek bile emek ister. Birileri uzaktan kumandayla sesi kısar. Parmaklarını çıtlatsan komşu şikayete gelecek sanarsın. Gündüz farkına bile varmadığın sesler kulak tırmalarken, gündüz son sesin yetersiz geldiği televizyon büyük bir gürültüyle açılırken panikle kısmaya çalışırsın kimseyi uyandırmamak ve paylaşmamak için geceyi, en düşük ayar bile fazla mı ne?
Kimse uyanmasın istersin, uysal sıcak bir yalnızlığı vardır gecenin. Bir tren kompartımanında bir sürü yabancısınızdır belki, belki bir öğrenci yurdunun üst ranzasında, belki ev sıcaklığının çekirdek kalabalığında, işte tek uyanık sizsinizdir. Hem yalnız hem kalabalık. Yalnız olmanın tüm ferahlığı kaplar benliğinizi, en yakın dostunuzu, özbenliğinizi orta yere serer, karşılıklı dertleşir, ruhunuzu dinler, düşünür, düşünürsünüz, aynı zamanda yalnız olmadığınızı da bilmenin güven şemsiyesi altında.
Herkes uyusun ister uyanık, uyku tozunu serpen peri bir tek kendisini es geçsin diye saklanır kendine ve koyu kahvelere. Pek sevilmeyen gece yaratıkları familyasındandır. Baykuşların, yarasaların, gerçek olmadığı halde vampirlerin, fahişelerin sevilmediği gibi. Ama onların uyanıklığı farklıdır, seçilmiş bir uyanıklık değildir. Mecburi uyanıklardır, hayat memat meselesi. Geceyi isteyerek seçenler ya uyanıklardır ya da geçici uyanık kontenjanından yararlanan sevişgenler. Gecenin zifiri sessizliğinde gürültünün ağa babasını yaptıkları halde hiç bir komşunun şikayet ettiği duyulmamıştır şevişgenleri, deli pasaportu taşır sevişgenler muaftırlar olağan yenilgilerden.
Akıllı adamın işi değildir sevişmek, önce beynini çıkarıp koyarsın komidinin üstüne yoksa motor su kaynatır daha yolun başında. Sonra kalp devralır görevi, sevgiliye yumuşacık dokunmak, kokusunu ciğerlerine çekmek hazların en güzelidir. Ama soyunmaya başlamışken sıra elbet kalbe de gelir, otonom bir hareketle sıyırıp atılır kalp bir kenara. Omurilik almıştır komutayı, otomatikman reflekstir artık sevişmek. O da devreden çıktı mı elde kalan iki çıplaktır yanyana uzanmış. Ufak ufak yatağın uzak köşelerine doğru uzanan. Bütün bir ilişkinin özetidir bu tek gece.
Beyne bir müddet yıllık izin verilip Aşk'a çıkılır. Salakça davrandığını bile bile bundan salakça bir zevk duyarız. Aşık ile Maşuk birbirinin saçını okşarken bile incitmekten korkar. Anne hassasiyeti vardır dokunuşlarda, uzayan muhabbetler ince ince işlenir belleklere dantel edasıyla. Yazık ki çok sürmez, refleks olur yaşananlar, aşk yerini sevgiye, zamanla alışkanlıklara bırakır. Rayların ucunda uçurum olduğunu göre göre hızlanır tren, bitmemiş köprüye vararak bırakır kendini boşluğa. Geride 3. sayfalara manşet 2 eski insan ve 1 ölü aşk haberi kalır. Çok nadir rastlanan bazı vakalarda makinistler tren uçuruma yuvarlanmadan treni havaya uçururlar elele. Kendi idam sehpasını tekmelemek kadar asil ve az anlaşılır bir tavırdır takındıkları. Orgazmın doruklarını ve gerçek aşkı sadece onlar yaşar.
Bulut olmalı,
Öyle özgür
Öyle başına buyruk
Öyle deli bir bulut
Yoğunlaştırılmış AŞK taşımalı içinde
Çarptıkça soğuk çeperlerine
cenaze arabası yaklaşırken
yaşananların artık anı olduğu eve
kadının ayakkabıları bırakıldı kapıya
hava gitgide soğurken
gözyaşları ısıtıyordu yanakları
kalabalıktan kimileri
Cenevizlilerden kalma bir ağıt yükseliyor,
Bugün fasılların sarhoş naralarına karıştığı Galata'dan...
Bir köprü; binlerce yıldan bugüne uzanan,
Bir köprü; Pera'dan Beyoğlu'na,
Köprüde balık tutanlar bihaber tuttukları balıkların yaşından,
Onlarki tanıklık etmiş yüzlerce yıldır bu kentin evrimine,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!