Saçlarımda gezinen papatya fısıltılarını
Zemheri vurgunu notalara sattın hiç acımadan
Bir sonbahar aydınlığının
Kandırıkçı güneşinde kavruldu
Bekleyişlerimin tınılarına karışan
Ayrılık tohumları
Anlamını kaybediyordu ağzından çıkan her kelime
Tek tek devriliyordu can yakan bir gümbürtüyle
İnşa etmeye çalıştığımız bütün köprüler
Ve
Uçurumlar oluşuyordu yüreğimde
Gitgide derinleşen...
Çoğul yalnızlığımın tekil sızlamasına karışıyordu
İniltilerimin can yakan bestesi
Dağılan ben oluyordum gecenin orta yerinde
Ruhum kaldırım taşları arasında toz duman
Bir serçe düşüyordu gözlerimden
Kırık kanatlarıyla
Gidişimin ayak sesleriydi
Mısralarda dolu dizgin haykıran
Ne duymak istedin
Ne de görmek çığlıklarımın yankılarını
Oysa nasıl da keskin vuruyordu topuklarım
Nasıl da arka arkaya diziliyordu
Seri bir mitralyözün
Nokta atış yapan ölümcül kurşunları gibi
Çevirirken başını
Umursamazlığın en serseri aldırmazlığıyla
Dudaklarında hiç bitmeyen
Ar damarı yırtılmış bir gülüşle dilin
Seni seviyorum diyordu
Yalanın en güzelini heceleyerek
Ben
Ölüyordum
Kayıt Tarihi : 3.6.2011 23:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Umursamazlığın en serseri aldırmazlığıyla
Dudaklarında hiç bitmeyen
Ar damarı yırtılmış bir gülüşle dilin
Seni seviyorum diyordu
Yalanın en güzelini heceleyerek
Ben
Ölüyordum
Böylesi bir şiir bu güne kadar nasıl yorumsuz kalmış hayretimdir...
Derin duygularla tebrikler Eylül hanım....
TÜM YORUMLAR (5)