dilimde bir hapishane,
sanki içinde binlerce mahkum cümle…
tamamlarım diye arşivlediğim
cümleler gibi hissediyorum kendimi;
kimsesiz ve eksik…
bazen sevdiğini söylemek istersin ya…
ama söylersen, kaybedeceksindir,
susarsın.
çünkü olmasını istediğin,
senin hep olmamanı ister.
ve bazen ne içtiğin şarap,
ne dinlediğin güzel bir şarkı,
ne de sessizlik avutur ya seni;
avutmuyor beni şuan ki yaşadıklarım.
içimde kaybolmuş anıların gölgesi var,
annemin son dokunuşunun hatırası,
yumru gibi göğsümde saklı.
anladığımı sandığım anda;
kelimeler kaçtı zihnimden,
elimde kalan sadece bir bakıştı,
hiçbir yere varamayan,
bakıştı, son umutla dokunan
ruhsuz bir aynanın içinde,
yüzümü tanımadan hatırladığım her şey;
kayıptı.
/ kayıptı
dediğim ne varsa
birinin iç çekişinde yankılandı,
sesin izi kalmış duvarda
ama artık adı yoktu
/ artık
demeyi öğrendiğim gün
başladım eksilmeye.
zaman içimde küf tuttu,
çürümüş bir an gibi sessizce
/ sessizce
yürüyordu insanlar,
içimde cenaze geçiyor gibiydi.
her adımda hatıralar düşüyor,
ben yalnızca toprak topluyordum
/ toprak
en gerçek yanıydı,
düşlerin bile gömüldüğü yer.
kazdım her gece kendimi,
sabaha bir mezar kadar boş uyandım
/ uyandım
ama içimde karanlık kaldı,
gözlerim hep aynı duvarı izledi.
konuşmayan bir dünya vardı,
ve ben hep aynı cümlede takılı kaldım.
anladığımı sandığım anda;
saat değil,
unuttuğum cümleler geç kalıyor.
yastığımda birikir söylenmemiş her keşke.
bir zamanlar sanırdım ki,
insan kendi içine konuşunca iyileşir,
anladığımı sandığım anda;
hep kayboldum.
çünkü anlamak bazen karşındakiyle değil,
kendinle yüzleşmekmiş.
şimdi bir masa başında,
çayı soğumuş bir adam gibi oturuyorum,
geçmişin hesabını tutmuyorum artık.
kimi geceler
yastığımda birikir söyleyemediğim her keşke.
sustuğumda bir şey olmuyor,
ama konuşursam,
duvarlar daha hızlı dökülüyor üstüme.
kelimeler çürük tuğlalar gibi,
bir çocuğun düş kırıklığı kadar saf,
bir ihtiyarın yalnızlığı kadar ağır,
bir insanın hayal kırıklığı kadar keskin,
ve bir erkeğin suskunluğu kadar ölüydüm.
her “belki”de biraz daha silindim,
her “keşke”de biraz daha eksildim.
bir ara güldüm galiba.
gülmek…
yani şu çürümeye başlamamış tek şey belki.
o da sahteydi biraz;
ben sizi sevdim ya bir zaman,
işte o zaman her şey
daha çok batmaya başladı içime,
sanki dünyaya ters doğmuşum gibi.
ama sonunda öğrendim;
her eksik, biraz da ben demekmiş.
tamamlanmak diye bir şey yokmuş,
eksildikçe ağırlaşır.
insan bazen kendi mezarını taşır içinde,
toprak olmadan da gömülür.
Kayıt Tarihi : 19.7.2025 19:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!