Kışlık ve herkeslik bir İstanbul akşamı. Paltomun kopmaya yüz tutmuş düğmesini ilikledim. Bedenimi umarsızca sarmaya çalışan ve birkaç saniye evvel yan tarafta ki sarhoştan kaçan düşüncesiz rüzgara inat. Düşmanca. Üzerinde ağırlığımı hisseden, kırık bank ise anlamaya çalışıyordu beni. Işıklardan kaçan gözlerimdeki, devrik cümleyi okumaya uğraşıyordu. Boşunaydı aslında çabası. Ben bile anlayamamıştım o cümleyi. Aşk şarkılarından kaçan sevda sözleri miydi, yoksa yan taraftaki sarhoşun küfürleri mi? ellerimin titreyişi bile yardımcı olamadı. Ne ona, ne bana.
Yağmur geldi birden. Uçuruma düşmüş gibi. Haber vermeden, rüzgara takılmış giderken. Islattı hiç sormadan saçlarımı, yüzümü, her yerimi. Aldırmadım bile. Tıpkı yan taraftaki sarhoş gibi. Yağmur kızdı belki de ona aldırmayışıma. Gitti. Haber vermeden, rüzgara takılarak.
Son vapurun düdüğü en güzel şarkılardan daha anlamlı geldi. yağmurun gidişiyle beraber.
Yalnızlığım üşüdü içimde. Bana gelmediğin yollara gitmek istedi birden. Acıdı bana, benim yan taraftaki sarhoşun elinde tuttuğu şişeye acıdığım gibi. İçimdeki yalnızlığım beni özlüyordu. Ondan kaçıyordum. Hızlı hızlı, gözlerim dolu dolu. İçimdeydi çünkü. Sana ayırdığım yerde. Ondan kaçıyordum ama yine ona kalıyordum. Sen düşlerimde bile beni aldatırken.
Rüzgarın sesi kulaklarımı sağır ediyordu. Şehrin demirbaş ışıkları gözlerimi kör ediyordu. Yan taraftaki sarhoş yalnızlığımı sahipleniyordu. Yağmur rüzgara takılıp giderken, bedenimi götürüyordu. Kendimi kendimden kaçırıyordum. Somuttan soyuta. Çünkü ben rüzgar oluyordum, ışık oluyordum, sarhoş oluyordum, yağmur oluyordum. Dizlerimi karnıma çekip kendimin yok oluşunu seyrediyordum.
Onlar sahipleniyordu beni. Sonra beni yine bana bırakıyorlardı. Tekrar beni beklemeye koyularak.
Ben ise onlardan uzaklaşıp yine onlara varıyordum. Beynimdeki alevin anlamsızlığı ile...
Kendime bakıyordum. Düşlerimi terk ettiğin kendime. Islak sigara paketime yazdıklarımı tekrarlayarak. Rüzgarla, yağmurla, sarhoşla, vapurun düdüğü ile, oturduğum bank ile, yalnızlığımla beraber bitmeyen bir oyunmuş gibi tekrarlayarak; Seni seviyorum, Seni seviyorum...
Sonunu ve sonrasını bilemediğim bir yolda kırık bir bisikletle gitmek gibi, kimin yazdığını ve kimin izlediğini bilmediğim bir tiyatroda mucizeler yaratmak gibi. Karanlıktan korkup titreyen bir mum ışığı gibi.
Kendimizi sana adayıp düşüncesizce tekrarladık; Seni seviyorum, Seni seviyorum, Seni seviyorum...
Kayıt Tarihi : 17.11.2001 21:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!