Birinci Sahne/Aşk Dediğin Ulaşılmaz iken Şahane
Farklı renklerde düğmeler, göstergeler
İçerisi loş
yıldızlar da kayar ara sıra
senden benden habersiz
fütüristik pencereler yaptırmışlar
uzay ne kadar da sessiz
Mona Lisa uğramış bizden önce belli ki
Leonardo da Vinci Bulvarı yazıyor uzay boşluğunda
Yine mi arıza yaptı yapay zekam, bip bip bip
eskiden de arızalar böyle başlardı, aşklar biter giderdi zil zurna...
Herşey uykuda ve derin bir sessizlik
Kimse yok, kimseler yok, her yerde karanlık bir oda
Öyle bildiğiniz cinsten değil, duvarsız ve duyarsız bir rüya
Yetmiş iki gün oldu, sürükleniyorum o boşluktan başka bir boşluğa
Göstergeler normal, terslik varsa da yoksa da, anneye sinyal göndermek yasak, geçmişe dönmek akıl dışı sayılıyor ya...
Bir meteor çarpsa sana bana, kimseye birşey olmuyor asla
Birileri daha var karanlığın ortasında
Ne onlar bizi görüyor, ne biz onları, duymak imkansız hakeza
Tuhaf olan nedir? Biliyor musun Lisa
İçimde tuhaf bir hafiflik var, dinginlik hissediyorum arada
Yerçekimi olsaydı eskisi gibi, hemencecik çömelerdim şuraya
Şura dediğime de bakmayın, öyle bir yer yok aslında
Makber, her yer karanlık Mualla...
İnsanlar neredeler artık
Hani izleyen, yargılayan, suçlayan, cezalandıran
Ve benden hep birşeyler isteyen insanlar nerede
Bekleyenler de yok artık
bekleyeninin olmaması ne güzel bir hafiflik veriyor cana
Nerdeyse burada olmaktan mutlu olduğumu düşüneceğim
Burası şurası yok artık, önemi de kalmadı
büyük bir boşluktayız, kapana kısıldık ve sürükleniyoruz sonsuza...
Bazen bilmediklerimiz bildiklerimizden daha iyidir
Ölümün soğuk nefesini ensesinde hisseden insana ne yazık
ölüm de bir bilinmezlik değil midir aslında
bilen önce gidiyor, bilmeyen ölünce de zır cahil ve bahtiyar
Neden olmasın
Sonsuzluğun kollarında huzur içinde uyumak gibi geliyor bana...
Geri dönmek zorunda olduğumuz anları düşünüyorum
Geri adım atmak zorunda kaldığımız isyanları
Ölümle kucaklaşmaya henüz hazır değilmişiz
Belki de ölüm yerine başka bir dünya vaat ediyor bize
Bu derin ve inatçı karanlık
Israr mı etsek
Hayır Morpheus, geri dönmenin yollarını bulmalıyız
Kurtarılmayı beklemek ne kötü
Bir el uzanır elbette, bizi bu karanlık kuyudan çekip çıkaracak...
Arkada kimi bıraktın ki Lisa
Özlediğin, bekleyen
Geri dönmek için geçerli sebebi olmalı insanın
Geçmişi ardımızda bırakmak, ilerlemek ve dahi ilerlemek
Bilemiyorum Morpheus, insan burada kendini fırlatılıp terk edilmiş gibi hissediyor
Ne garip, beklememiz gerektiğini düşünüyorum zaman zaman
Sanki bir kurtarıcı gelip bize yardım edecekmiş gibi
Oysa ki günlerdir, gecelerdir hiç ses yok
Belki ilerlersek karanlığın içinde bir ışık bulabiliriz
Ya da kendimiz ışık oluruz yürüdükçe
Yürümek mi? Burada yürünmüyor ki, ilerlemek için de inatçı olmalıyız...
Burası sessiz ama sessizlik bağırmaktan da betermiş meğer
Şehrin gürültüsünü özlüyor insan
Sessizliğin fısıltısı ne kadar da baskın ve zorlayıcı
Kargaşanın içinden çıkıp sessizlik ötesine geçmek
Hiçbir şeyin ve herşeyin önemini yitirdiği bir zaman, duvarsız mekan
büyük bir boşluktayız, kapana kısıldık ve sürükleniyoruz sonsuza...
Hiç kimse bizi kurtarmayacak Lisa, kurtaramayacak
Kendi kaderimizi ve kederimizi ancak bir sarıp sarmalayabiliriz sıkıca
Uzaydaki büyük bir boşluk gibi kol geziyor yaralarımız evrende
Yüreğimizde onlarca gezegen
ve çarpışıyorlar
meteor yağmuru gibi, başımıza taş yağsa umurumda değil artık
Daha yukarısı olsa olsa başımın azıcık üstündedir
Benim kimsem de yok
sevgi adı altında prangalara bağlı kalmak istemiyorum
bundan sonra, bundan sonrası ne durak, ne konak
insanların ne düşündüğünü de umursamaz oldum son zamanlarda
Bizi kimse kurtarmayacak, kurtaramayacak aslında, rüzgar tersine estikçe ilerleyelim
Başkalarının bizi gördüğü ve tanımladığı halimiz gerçek varlığımız değildir asla...
İnsanın kendini değerli hissetmesi için bir başkasına ihtiyacı olduğunu düşünüyorsun hala
Oysa içindeki isyanı bir yola düşürebilirsen
pencereye yönelebilirsen susuz çiçeklere su vermek için
Camda yansıyan haline sarılabilirsen bir başkasına sarıldığından daha da içten
İçindeki sinyali duyurabilirsen sağır kulaklarına
İlk veriler, görüntüler gelmeye başlar...
eskiden de aşklar böyle başlardı, uzar giderdi düğün dernek, davul zurna, sonrası yandı gülüm
keten helva...
Altı saat kırk sekiz dakika, kısaldıkça kısalır zaman, hareket azaldıkça azalır
Yine mi devreleri yandı aşığın, bip bip bip...
Yedek motorları çalıştır usta, geri dönüşü olmayan bir yolculuk hissediyorum zamanda yolculukta... boşluğa doğru ilerleyelim, safları sıklaştıralım her hususta...
İç Ses: Şair Bülent Öntaş /Dış Ses: Yazar Ayşe Atalay
03.06.2025 - Sessizliğin ve Karanlığın Ülkesine Yolculuklar
Bülent ÖntaşKayıt Tarihi : 3.8.2025 18:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!