kedi gibi bir karanlık bol bakışlı bol tüylü
suya metale taşa baktı kendini gördü
tersinden nefis bir aşk şaşkınlığımız
o bulanık suya düşürdüğümüz güldü
bunu unutamayız mister karanlık
anneme bir baktığım nereye gider
o uzaklık diyelim kuşlardan ve sararmış
gözlerim çarşıdaki acemi asker
yavuz vakitler varmış nerden biliyoruzki
şehir burda akşam burda işsiz ismail burda
masada ikimiz ötekiler o adam
bir çağ değişir gibi kadeh tutuşun
geceyi aldatamaz hiçbir serseri
herkes kendi şarabıdır sarhoşluğunun
gece belki hintli'dir kalküta'da bu vakit
ellerine baktım iki sıska kuş
birisi diyelim inceden unutulmuş
birisinin ne olduğu gitsin çiçek toplasın
uzak bir sivas'tan mor vakitler toplasın
insan dokunmamaktan sağır olurmuş
yukarıda gümüş rengi bir uykudayım
gelirseniz yanıma sessizce geliverin
öldüm mü bilmiyorum -öldümse eğer-
çiçekleri sarışın kadınlara gönderin
olmak
bakışırlarken
birbirinde unuturlar birbirlerini
öyle kalsınlar biraz terli ve yorgun
göğün anahtarı bulunur sonra
çürüdü ortalık
etrafımız eskidi
ülkelerde
o var bir de konuşmanın sararmış resimleri
susmak aramıza sığmayan şehir
ağzın sessizliğin en güzel çocuğudur
terlemiş
soyunuk
derinden öyle
odadan odaya geçmek ayak ucuyla
yüzü
telaşsız sürekli kaba ortaçağ
ezberimizde kalan vakitler gibi
ölüler nerden bilsin kuşların uçtuğunu
bir söylence katarının yıkıldığı ikindi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!