Mamak hücresi, pencerelerine,
Kapanmayın pencereler, diyordun.
Ruhunu, özgürlükler ülkesinde,
Bir yerlere, alıp götürmek için.
Çok erken uğradın, Keş dağlarına,
Eğer, Mayıs’ta varsaydın, oraya,
Kekik, papatya, menekşe, sümbüller,
Hep açmış olurlardı, ALPEREN’İM.
Sen, Peygamber çiçeği, arıyorsun.
Sakın, uzaklarda aramayasın.
İçinde yetişen, bir çiçektir, o.
İşte, o çiçek sensin, ALPEREN’İM.
Yeşermiş, çayır, çimenler üstünde,
Oluktan akan, bir çeşme başında,
Özgürce, uyumak istiyordun ya,
Demek, kader böyleymiş, ALPREN’İM.
Beton soğuk, üşüyorum diyordun.
Burada taş yok, beton da yok.
Senin gibi, tertemiz ak karlar var.
Şimdi, sen ne haldesin, ALPEREN’İM.
Helikopter kırmızı, kanın gibi,
San ki, bilerek tabutuna girdin.
Sen; Ölüm vakti bilinmez, diyordun.
Bilemedin, değil mi? ALPEREN’İM.
Bir zerre şüphe yoktu, inancında.
Ülkün, ilken, hep doğruluk yolunda,
Yaratana, kavuşmak istiyordun.
Rabbim, böyle diledi, ALPEREN’İM.
Döşeğin, yastığın, yorganın hep kar.
Alperenler yanıyor, oldular kor.
PAKSOY’um, gerçek acı, hem de çok zor.
Cennet’i âlâ’ya gir, ALPEREN’İM.
Kayıt Tarihi : 4.6.2013 10:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!