Göremeyişimiz yedi rengini
Kamaşması mıydı gözlerimizin
Parıldayışın, mahcupluğun muydu
Bulutlar ardına saklanışın.
Işıklar mı seni okşadı geçti yağmur
Yoksa o ışıkları sen mi yıkadın
Varamayacaktık farkına yedi rengin
Eğer onu damla damla yıkamasaydın.
Hep altından geçmekti emelimiz
Ne dilersek olurmuş muradımız
Ya biz hep yanlış yerdeydik; Ya da
İçindeyken sen bize görünmezdin.
Ama şimdi… Aşığım, sevmeyi de öğrendim
Her defasında tutup yakalayabiliyorum seni
Ellerimle, çiçek buketlerine düğümlüyorum
Yedi rengini. İtirazın da yok biliyorum; alkım
Çok yakışıyorsun sevdiğimin ellerine.
(Ankara Şiir Rüzgarı Antolojisi 2009)
Metin SoydeveliKayıt Tarihi : 11.6.2006 16:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Yüreğine sağlık sevgili Metin.
.........
Öncelikle belirtmek isterim ki bu şiir beni aştı. Bana uzak kelime tipleri ve cümle tarzları kullanıldığı için şiire olumsuz demeye çekiniyor harika bir şiir olmuş demek için de erken olduğunu düşünüyorum.
Şiire mısra mısra hatta gereken yerlerde kelime kelime de değineceğim. Sonuç itibariyle bilinmelidir ki şiir şairinin bir yerde evladı, özü gibidir. Şairin vermek istediği ile okurun aldığı aynı olmayabilir. Ama burada da şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Amaç sanat için sanatsa yol ve üslup gayet başarılı ama sanat toplum içinde sanırım biraz daha anlaşılır bir dil kullanılması gerekecek.
Göremeyişimiz yedi rengini
Kamaşması mıydı gözlerimizin............. Tekrar belirtmek istiyorum ki zorlanacağım ama yine elimden geldiği kadar tarafsız halimle eşlik edeceğim mısralara. Zira şiire başlangıçta ya bir imla (yazım) yanlışı var yada ben o anlamı yakalayamıyorum. “Yedi rengini” yerine yedi rengi daha çok tutacak gibi sanki ikinci mısrayı. Göremeyişimizin yedi rengi gözlerin kamaşmasına bağlanarak iki mısra birbirine bağlanırdı. Yedi rengini denildiğinde ben anlamı yitiriyorum ama evvelce de belirttiğim gibi benim bakışımla şairin konuşu bir olmayabilir. Yine ilk kıtada parıldayışın kelimesi tek başına kalmış. Noktalama işaretine takıldım ki parıldayışın denilince nokta konması ve kelimenin o haldeyken bitirilmesi kelimede herhangi bir sebep sonuç belirtmemiş.
“Işıklar mı seni okşadı geçti yağmur” derken de cümlede bir düşüklük var yada çok farklı bir kalıpla kurulmuş. Art arda gelen iki yüklem ve aralarında yarım kalmış bir köprü. Tarz haylice farklı ve beni zorluyor. Gökkuşağını anlatış tarzı ve onu kişiselleştirerek arada bir bağın kurulması gerçekten farklı bir edip anlayışı ve işleyişi.
Şiir anlam açısından irdelendiğinde serbest şiir ölçüsünün en son boyutuna ulaşmış boyutta. Öyle ki duyguların öznelleşerek muhatap alınacak konuma getirilmesi ve gizli bir labirent içinde devam eden bir yolculuk misali sürdürülmesinin ardından amaca ulaşmanın verdiği ferahlık şiirin sonunda karşımıza durmakta. Sonuçta bambaşka bir şekilde anlattığı o güzel gökkuşağını, o gizemli gökkuşağını alıp sevgilinin ellerine sunmak şairin en önemli ve en büyük zarafeti olsa gerek.
Biçim olarak pek revaç göstermediğim bir şiir de olsa anlamda ki bütünlük ve radikallik şiiri güzelleştirmekte. Bazı yerlerde “de_da” gibi eklerin uzatılması kelimelerde ki anlamı fazlaca uzatmış ve gayri ihtiyari kullanılan bazı bağlaçlar da amacın tamamen dışında olmuş ama şiir harika.....
Kim bilir sayın SOYDEVELİ birde bu akıcı , gizemli ve arzulu üslup ile şiir sevdasını başka bir yazım şekliyle kullanmayı denese nasıl şiirler çıkacak ortaya.
Şairi ve şiirini sevgi ve şükranla selamlıyor yine duyguların her daim en güçlü silah olduğunu bildiğimden af diliyor başarılar diliyorum
Mustafa Çelebi ÇETİNKAYA®
////*S*E*V*D*A*Z*A*N*////
TÜM YORUMLAR (8)