Hakikat fedaisiyim
İlmin bin bir kapısıyım
Sedeflerin incisiyim
Muhammed'in Ali'siyim
Muştuların müjdesiyim
Zahidlerin akı bizim karamız
Namaz oruç zekat bizim yaramız
Gel de dört kapıdan şarap içelim
Meyhanemiz bilenlere kayramız
Softaların ömrü bizim anımız
Gözüm cismini değil ışığını
Sırlı zar ötesinde aşığını
Aşık atlamış da ten eşiğini
İns’olmadan evvel maşuğu vardır
Her kim ki fıtratı noksan mayadan
Dermandır aşkın özümde
İkrarım taşkın sözümde
Şarabdır eşkim gözümde
Saki Ali Muhammed’dir
Vuslat yakin eder bülbülü
Hicran kor eder yad’el olunca vasl’a
Sadr-ı kafesim kebâb olur bu fasl’a
Kablinde buluşmanın şu gül açarsa
Bülbül figan etse kem döner ki asl’a
Neyzâra sual ederse derdi neymiş?
Derd’aşna bigâne dildarım şu ney’miş
Kâh feryad-ı cânda kâh musîk-i sazda,
Zâhirde kadeh batında meyhaneymiş
Sıradağlar bir yanına dökülmüş
Bir yanında Ergene,
Sen de aralarında, kanatlarıyla uzanan
Sultan kelebeği…
Tarih öncesine günümüzden
Her kim niyaz etti Hakk’ı hamd-û senaya
Kem dergaha yüz sürer baiddir fenaya
Mükrirleri gark iden şarabdan nuş idem
Şavkın beni acz ider sığındım Hudaya
Mutluluk;
Irmakları küstüren
Kuraklığın ardında
Yardım eli gibi yaklaşan
Gürlemesinde göğün,
Yumuşayan yüzünde
Vakitlerden İstanbul
Mesai çıkışı orta direğin
Gökyüzü tepemizde tül
Uzaklarda vapurlar dikili yaldız
Şarabi akşamüstü
Rıhtım ufkunda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!