Klanlar, kabileler
Tabiat ana var imiş,
Beşerin soyu, zürriyeti
Anadan hasıl imiş.
Bir tanrıça gülümser
Kırlara bahar gelir;
Miskin düşerim ram olurum ejgâna
Cismim fanidir bâki kalır efgâna
Mızrak gibi sekkab nazar eyler çeşmân
Her dem sinegâhım nişan oldun müjgâna
Vezin: mef’ûlü mefâîlü mefâîlün fâ’
Ey cân öyle sev ki mâilerde her dem
Azgın dalgalar bana kıymaz ki mâdem
Gönlüm damla damla taşar deryalardan
Mecnun, Leyla, Havva ü cennet-i Âdem
Hasret;
Apansız, görünmez
Şakına indirircesine
Çıplak alnın,
Yahut inceden
Vururcasına çeneye
Kanatlanır günden güne
CÂn’ı benden gayrı say
Eza verme sen gülüne
Bülbülü tenden ayrı say
Sen bir kadeh ırağımda
Gök;
Fezaya, ufka
Fersah fersah öteden
Göz kırpan penceresi
Yerin…
Ve akşam demi
Özüne dön be hey gafil
Bırak divanı ser hasır
Dem çekelim be hey sefil
Fasl’ı şahsına münhasır
Fani dünyanın yalanı
Toros yamaçları, Zağros eteklerinde
Bin asırlık bereketiyle gelir
Dirhem dirhem, muttasıl,
Kadim hasretlik
Fırat ve Dicle…
Erir çelikten iradem,
Bulamaç etim kemiğim,
Ruhum damar damar geçişir
Yılgın bendime, şerha şerha,
Sızgın ömrüm ömrüne
Kızgın yüreğim damıtır kendini
Nasıl ki bitmemiş şiir; şiir değilse,
Nasıl ki nefes almak yaşamak değilse,
Kalmayanlar -dünyayla- alıp veremediği de
Bizden değildir.
Göze görünmez, diş geçmez, sıhhatte
El değmez lamekâna seyahatte
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!