Rüzgarlara başkaldıran yelkenlerin varsa;
Küs kuşların peşi sıra gitme ne olur.
Uzaklara gücüm mü var, ihtiyarım yorgunum.
Hem benim neyim kalmış özleminden başka?
Sen yoksan aşk adamızın gemisini yakmaz mıyım?
Kime ne diyeyim?
Sözüm geçmez kendime.
Hayalin düşünce aklıma,
Koşar giderim
Yaşadığımız yerlere.
Masalar konuşsa anlardınız.
Masa kadar boyumla,
Masa temizlediğim meyhanede;
Sigara dumanına sarılı soluduğum,
Küfürlü havaları hak etmediğimi.
Kimi görkemli akşam yemeklerine;
Kimi ah! o el kiri paralara;
Kimi çok yıldızlı otellere;
Kimi de model bir otoya biner gider.
Sevgili temmuz akşamları:
Vakit ellili yaşların bir yaz akşamı.
Yer aynı yer,
Köyümüzün harmanı..
Ve biz,
Saklambaç oynayan çocuklar olmalıyız.
Bir gün dağlarda gezerken,
Kuru bir dere yatağındaydım.
Bir taş gördüm, konuşabilen.
Dedi ki bana:”Ey insan kardeş! ..”
Ben ne sular gördüm bir bilsen?
İçinde yengeç, kurbağa ve balık olan.
Gülüşün yaşama sevincim,
Kızışın tatlı bir şaka..
Dağıtsın saçlarını nefesim,
Her teli mutluluk versin bana.
Aynı şarkıya el çırpsın ellerimiz.
Şimdi aşk bahçemin etrafına
Neden niçin nasıllarla,
Kapısı olmayan
Dikenli teller çekiyorum.
Anılardan yaptığım
Sevenlerim yok şimdi.
Sevdiklerim çok uzakta.
Öyle uzak ki dünya! .
Soğuk ışıklı mavi ben oldum.
Umudun bittiği yerde,
İsrafil süruna kapılan
Bir dünyaydı başım.
Mağripten maşrıka savruldu;
Yalan oldu anılarım.
Her yan darmadağın,
Her yanım sarhoş sarmaşık..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!