Gâfil yakalar vermez hiç aman,
Aklımı benden çalar gözlerin;
Ne vakit baksam tutulur zaman,
Binbir hülyâya salar gözlerin.
Ruhuma sızar, o denli derûn,
Omuzlarında tortusu yüklüydü yılların,
Sandım ki bir anıt duruyordu karşımızda.
Emmi, deyiverdim usulca, nicedir halın?
Kavrulup gidiyoz, dedi; kendi yağımızda...
Zifir karanlık çökse de güneş kaybolunca,
Ne yaptıysam olmadı, doğrulmadı gönlün,
Sözüm geçmedi gitti, o saçma kibrine.
Yaz bu sözümü zalim, anlarsın da bir gün
Eyvahla dolu yaşlar dökersin kabrime.
Serseri sokaklarda hep bensiz gezersin,
Artık sönüyor gözlerimin feri,
Gönlümde umudun adı kalmadı.
Hasretini tattığım günden beri,
Yaşamanın tuz tuzu tadı kalmadı...
Resmin de yok artık cüzdanımda,
Yine girdim bak, efkârın koynuna,
Ben söyleyeyim, sen dinle Kardelen.
Hasret sol yanımı oyar boyuna,
Sen ne çektiğimi bilme Kardelen.
Ne sıcak tebessüm iner yüzüme,
Kendimize yurt eyledik dünyayı,
Haram-helal demeden yedik, içtik...
Önce akrabayla selam-sabahı
Sonra bu bayram da bir kurban(?) kestik...
Özen göstermedik hiç, kul hakkına,
Gülleri eşsiz, arzundaki bahçenin,
Koklayan cezb olur, bayılır Mehmedim...
Ünvanında saklıdır adı Elçi'nin,
Söylemek zikirden sayılır, Mehmedim...
Ne korku siner ne vehm girer sinene,
Vurunca sırtıma paslı bıçağı,
Anladım, katlime ikrarın vardı.
Hatrımda ömrümün o deli çağı,
Yüreğimde hasret mirasın kaldı.
Yetmedi mi sana bu kara sevda?
Bir tebessüm yeter, viran etmeye,
Kurduğum dünyamı yıkma, ne olur...
Razı olmuşken ömrüm sensizliğe,
Apansız karşıma çıkma, ne olur...
Hasret zindanında bu esaretim,
İnsan bir gafletin büyüsünde yaşar,
Ancak birkaç saatmiş ömür dediğin...
Bilsen, bu saatlerde ne çileler var,
Her zorluğa tâkatmiş ömür dediğin...
Gün olur yürek ezildikçe ezilir,
Hocam severek okuyoruz
Hocam severek okuyoruz