Ben ki; İlkbaharın ortasında
Hazan hatırasıyım.
Ben ki; Işıkların arasında
Bir karanlık noktayım.
Ben ki; gülüşlerin arkasında
Hüzünüm, ki; yastayım.
Fırtınaya karşı,
'Es yiğidin kara bağrına! ' diye
Nara atan bir karıncaymışım ki
Üzerinde dimdik durduğum yaprağın bile
Çoktandır yerinden koptuğunu
‘Gül’ demiştim de sana
Gülmüştün bana
Bırakıp elimde güllerle
Giderken, istasyonda
Gittin, kaldı gülüşün.
Gönlümün ateşinde gül kuruttum
Yar aklıma gelince, gül yandı, ben unuttum
“Gün gelir unutur” demiş nazlı yar
Yar aklımda, sitemini unuttum.
Amerika ve İngilterenin beraber yaptığı bombardıman, Bağdat’ın üzerine kâbus gibi çökmüştü. 1998’in ramazan ayına bir gün kalmıştı. Fakat Irak halkı, oruç ayına neşeyle değil, korku, hüzün ve yoklukla giriyordu. Yıllardır zalim devlet başkanlarından çektikleri yetmiyormuş gibi şimdi de ABD’nin Saddam’ı bahane ederek yaptığı saldırılar, ambargonun getirdiği sefalet, halkı ölüm sınırına çoktan getirmişti. Dünyanın bir ucunda balinaları kurtarmak için trilyonlar harcanırken, burda insanları öldürmek için çok daha fazla para harcanıyordu.
* * * * * * * * * *
Yaşlı Abdullah ve ailesi de, yokluk çekenlerdendi. Sekiz yıldır süren ambargo, oğlu Hasan’ın da işlerini bozmuş, para kazanamaz olmuştu. Ailenin tek çalışanı olan oğlunun ne sıkıntılar çektiğini biliyordu. Hasan’ın fedakârlık yaptığını, bazen peşpeşe birkaç öğün hiç birşey yemediğini çok iyi biliyordu ama elinden birşey gelmiyordu.
Son zamanlarda kendisi de, torunları bir lokma fazla yesin diye sofradan aç kalkıyor, ancak yaşamını sürdürecek kadar yiyordu. Yine de sıkılıyor, utanıyor, gece gündüz ne yapabilirim diye düşünüyordu.
Geçen yaz ortası ölen torunu Zehra gözlerinden gitmiyordu. Gerçi doktorlar, ilaç olmadığı için kurtamadıklarını söylemişti ama Abdullah dede; ”-Eğer torunum yeterince beslenseydi, zayıf düşüp hastalanmazdı” diye düşünüyordu. Zehra’nın “-Dedeciğim” deyişi aklına geldikçe yaşaran gözlerini zorlukla saklıyor, hemen bastonuna uzanıp, torunlarının “-Dede, nereye! .. ” diye seslenişlerine cevap vermeden, kendini sokağa atıyordu.
* * * * * * * * * *
Genç kız, el aynasında makyajını kontrol etti; “-Gayet iyi. ” dedi. Güzelliğinden emindi. Çevresindeki erkeklerin pervane olmasından zaten biliyordu güzel olduğunu. Hayatın tadını çıkaran, rahat yaşayan biriydi.
Cep telefonu çaldığında, akşam arkadaşlarıyla hangi eğlence yerine gideceğine karar vermeye çalışıyordu. Telefondaki numaraya baktı, arayan annesiydi.
- Alo…kızım, nasılsın?
- İyiyim anne. Ne oldu?
- Sana bir surprizim var.
- Surpriz mi?
........................ 27-03-2007 08:55
Bir duyan var mı,
Acımı,
feryadımı,
sesimi
Yalnızlık,
Ağaçlar yeşil,gök maviydi
Tazelenmişti umutlarım
Gözlerin,gözlerime çarpınca
İçim ürperir,seninle dolu
düşler kurardım.
Sayende umutlarım yeşerdi,kök saldı
Yar çağırsa gönülden, ‘onun için yanan’ gelir
Gülüverse, güldürse, ‘gün doğdu’ sanan gelir
Hasta düşsem, biçare, görsem yari, can gelir
Bir siteminde ağlarım, gözlerimden kan gelir
Nisan Günlükleri 1 Nisan
-----------------
Yine sensiz bir nisan,
Yine sensiz bir bahar
Yürüyorum,
ıslana ıslana
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!