Gündüz gök ve deniz,
Renkler turkuvaz
Birbirine yakın biraz.
Gece olunca her yer karanlık.
Ufuk çizgisi karmakarışık.
Mutluluğun Kaynağı Sevinç
Önce sesini duydum.
Sonra o gül yüzünü…
Derken içki masası kuruluverdi.
Çok fakirdi masa
Bir yetmişlik bile yoktu
Sorma lütfen!
Eğer sorarsan,
Nedenini söyleyemem.
İçime atmışken her şeyi…
Çok da umarsız
Bir gün annem beni yanına çekti.
“Oğlum bak” dedi.
“Bir daha hiç bir arkadaşımı, kardeşimi
Yanaklarından ve ellerinden öpme emi! ”
Ne demek istediğini anlayamamıştım annemin.
Bir insana o anki ihtiyacını vermezsen eğer,
Daha sonra dünyaları versen de herkes ona boyun eğer.
Sonra da derler ki içmeyen sarhoşlar.
Aslında çok haklıymış, biz anlayamamışız meğer.
Bu sabah dikey perdelerin gölgeleri
Vurunca aydınlığın üzerine,
Anladım ki karanlıkta kalmak,
Sadece bir reklam panosunun öncülüğünde…
Güzellik ve mütevaziliğin
En doruk noktasıdır Sevinç.
Üstelik Evren’in en karanlık noktasını bile
Aydınlatacak kadar parlak.
Hayatı boyunca yaşamış aldanmak.
Doldur körfezim doldur da içeyim bulanık sularından
İçtiğim irin dolu kadehler, kan kusturan sohbetler,
Artık benden çok uzaklarda olmalı çoook.
Ne olur beni bir daha gönderme gurbet ellerine
Gurbet değildi yaşadıklarım.
Yalnızlık bir yaşam biçimi mi,
Yoksa bir tercih mi?
Ya da ceviz kabuğunun içindeki
O karşı konulmaz sevginin bir özeti mi?
Aynalara bakıyorum
Onlarda bana…
Başka kimse görünmüyor ortalarda
Bir ben, bir de yalnızlığım,
Bir de aynalar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!