devran devran olalı beri acep böyle devir hiç yeryüzüne geldi mi?
öyle bir dönmekte ki çarklar, her bir insan, ayağına gelen
hayırlı şeylere dahi şüpheyle yaklaşmakta,
öyle bir sindirilmiş, üzülmüş ki kişi,
başına gelen iyi şeylere dahi güvenemez halde, güzele sevinemeden, öylece durumuna uzaktan bakmakta...
Hayatı yağmurdan bahseden
Eski bir şarkıydı sanki.
Çalıştı.
Hakkını istedi.
Azimliydi yere inat
Başları dik minareler gibi.
Erik yeşilim
Nasıl da pırıl pırıl
Işıldarsın yağmurdan sonra,
Bulutların beyazından beyaz
Çiçekler açarsın
Yalancı baharlarda.
Ve karanlıkta boğuştum yalnızlığımla,
Tek silahım, aşkının ışığıydı.
Önce umut serptim hayallerimle üstüne,
Sonra saldırdım yalnızlığıma sessizce.
Şaşırdı, inanamadı yaşlı gözleri,
Bir kucak gül
Yugoslavya'nın bahtsız evladı
Kosova'ya gitsin.
Gitsin de güller
Silahları sustursun.
Sonra dört rüzgar, dağlarınıza
Sen,
Ey gecelerimin huzurunu
Benden çalan
Huysuz sevgili.
Uykumun davetsiz misafiri
Hayallerimin gediklisi.
İhtiyar poşetlerin müptezel yalnızlığında
Köpekçe koklanan çiçek,
Tutunuşudur doğaya bu biçare hayvanın.
Ve bihaber sayılardan/kaç geçmiş
Kundaklanışlarını saymaktadır.
-Bura-
Siniyor geçmişin tüm pusları
Anımın apak, o yeknesak alemi üstüne.
Siliniyor haz veren, zevk kesen herşey
Ki şimdiden silüetleştiler.
çileler gizli,
acılar derin.
karanlıkta
bir diri gül tomurcuğunda
kaygıyla dolaşan bir el aşk,
öylesi elemli
çok uğraştım görmeye
kutsal jüpiterin kör sulara düşen yansısını,
bilemedim oysa,
yaşlı tanrının yakamozunun
yüreğimde çoktan
ışıktan çiçekler açtığını...
Kelime terbiyecisi dostum...
bu ismi tarih
unutulmayanlara yazacak...