Bir durakta beklemekteyim,
İliklerime kadar ıslanmış, yorgun, bitkin titremekte! .
Ne gelen var ne giden, suların sel olup aktığı yolda.
Bir ben varım durakta, bir de sokak lambaları caddelerde.
Sokak lambaları ürkek, korkak, fersizler!
Öyle bir yağmur ki bardaktan boşanırcasına yağan.
Sen beni itip cehenneme attın
Anlayabilsem ki sana ne yaptım
Sen ne verdiysen ben onu aldım
Vallahi ben ne çaldım ne de çırptım
Cehennem dediğin bir ateş topu
Ben ki, çöpten bulduğum yiyecek artıklarını paylaşıyorsam kedilerle,
Ben ki, çeşme suyumu veriyorsam avucumla köpeklere,
Ben ki, yırtık pırtık giysilerim onun bunun eskisiyse,
Ben ki, ayaklarıma giydiğim terlikse ve yoksa ayakkabım,
Sen ki, neye yararsın ey varlıklı? ! .
Hani aynı Adem’ le Havva’ dandık? !
Bilmez miyim, bir bozlak duyunca yaşarır gözlerin, inciler döker!
Bir uzun havada ezilir bağrın, yolarsın dudaklarını çimke çimke,
Horonlarda coşar, kolbastı oynarsın Karadeniz’ in kıvrak çırpınışlarında,
Öyle bir gururlanır Denizli Horozu gibi kabarırsın Ege’ nin zeybeklerinde!
Bilirim pek yufkadır yüreğin, herkesin derdi de sanki senin derdin,
bir şey sormuştum ahu gözlü birisine
seviyor musun beni canım diye
yine soruyorum ahunun kendisine
evetse yanıtın bekletme gel diye
hayır olmamalı canım senin yanıtın
Daracık pencerenin kanatlarından giren bir ışık süzmesi aydınlatıyordu yarım yamalak loş odanın bir kıyısını cılız vuruşları ile batacak olan güneşin
Recep Emmi kararmış isli mangala aldığı tezeğin korunu eşeliyordu mat grimsi maşası ile
gözleri aynı noktayı vuruyor düşünceli dalgın
Ali Dayı gömülmüş tespihinin tanelerine şakırtılarını duymaksızın çeker biteviye ardı ardına sıraladığı bilmem kaçıncı dua ya da suresinde çöreklenmiş zihni kaderini çeker gibi
İbiş bağdaş kurup oturmuş bulgur taşının oturuşu gibi yontuyor yontuyordu elindeki çakısı ile kaderindeki kötülükleri kesip atar gibi küçük bir ağaç çubuğunu bazı hırslı bazen sakin
Hasan Ali bir o yana bir bu yana gidip geliyor şeytanının önünü keser gibi ara sıra hızlanarak bacaklarının çarpıklığına aldırış etmeden eşikle teneke soba arasında
Selanik’ ten yüceldi ilahların bir eşi
Doğuşuyla kararttı sanki gökte güneşi
Türk’ lüğü O kurtardı bir muhakkak ölümden
Ve böylece kurtuldu en büyük halk ölümden
benim olmanı istiyorum
benim olmanı çok istiyorum
benim olmanı o kadar çok istiyorum
annen baban vermese bile
doğum gününde nisan bir diyeceğim
benim olmanı o kadar çok istiyorum ki
Siyah Gülüm, Zeytin Gözlüm, Cancağız!
Sabaha kadar yağdı yağmur, hava serin, gün ıssız.
Önümde ağaçlar, arkada dağa yaslanmış deniz.
Burada olmanı isterdim, yanımda, yan yana ikimiz.
Boynu bükük, öksüz kalırız olmayınca birimiz.
Akşam güneşiyle sahile düşsün sarmaş dolaş gölgemiz,
Kaşlar alınmış kalem gibi
Gözler sürmelenmiş kirpikler rimelli
Yanaklara allıklar sürülmüş
Dudaklar boyanmış
Füzeler ateşlenmeye hazır
Ne zaman göndersem diye sabırsızlanıyor




-
Vehbiye Yersel
-
Vehbiye Yersel
-
Vehbiye Yersel
Tüm YorumlarYüreğinize sağlık çok güzeldi
Yüreğinize sağlık çok güzeldi
Yüreğinize sağlık çok güzeldi