Yok öyle ağlamak
Yas tutmak, karalar bağlamak.
Sıkı sıkıya kenetleyerek ellerimizi
Halaya kalkarcasına
Yeni doğmuş bebeğin kokusu gibi
Benzeri olmayan bir umutla
Gecenin tonlarını aşıp
Sabahlara kadar emzirdiğin
El değmesin diye
Mavinin en koyusunda gizlediğin
Düşlerin ağrır
Dişlerinin ağrıdığı gibi.
Gökkuşağının renklerini böldük
Birine sahiplenip, diğerinde kan döktük
Oysa her yağmurdan sonra
Gökkuşağını işaret ettik çocuklarımıza
Onlar gökkuşağına sahiplendi
Bizler içindeki o renge.
Hayat gibi olsa da yolları
Virajlı, dik, yar,
Hayatı bilmem ama
Bu yolun sonunda
Rüzgar Gülü var.
Sadece bir bakıştı,
An durdu.
Göz alabildiğince düz,
Çayır, çimen, yemyeşil,
Yürek coğrafyamda,
Aşılmaz vadiler oldu.
Bir eski otobüs ki;
Kımıldamaktan aciz,
Yolların yorgunluğu
Çökmüş üzerine.
En az o otobüs kadar
Merak edilir hep, şiirdeki öznenin ismi.
Kime yazmıştır derler, şair acaba bu şiiri?
Oysa şairin yüreğindeki halini değil,
Sen yazılmış halini gördün sadece.
Geceler boyu öznedeki yükün,
Çuval çuval taşınıp,
Yanardağlar yüzlerce yıl sussa da,
Yeşil çayır, çimen, çiçek açsa da,
Canlar üzerinde yuva kursa da,
Özündeki ateş söner mi sandın?
Devran eder her şey bu evrende,
Sohbetin bittiği, dostların çekilip gittiği bir masada
Söyleyecek sözün bitmeden daha
Öylece kalmışındır tek başına.
Kalkacak dermanın yok
Gidenlerin varacağı yere varmışlar
Senin gidecek yerin yok
Sarhoşum yine bu gece.
Bugünlerin argosuyla,
Tam da felsefenin dibi.
Gel işte çöz beni,
Çok bilmiş sevgili…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!