Hırçın atlar salınır mehafile
Göklere, yerin alacası çalınır
Issız çığlığı sır değildir artık
Dumuruna basılan seyislerin
Göynüğümde şıkırdayan güğüm
Yine dolanır kertmeleri esintilerinin
üflemeyle başedilemez tütsülerin
çek tırnaklarını batırdığın boynumun en zayıf kökünden
kuzgunun kuru gövdesi olsun kurbanın
ben daha göğeç bir uluya varmadayım
git dalgalarını al da git
Koynunda
Bağrıyanık kuzusunu büyütür
Işkınlar öyle inerdi düze
ne kiwi ne muz
ne de tavşan kulağı
heybesinden haybeden sarkan koçanlar
Baykuşun gözü döndü
her biri bir kuşkuya durdu
Uğur böceği uç uçtu
ama o da kondu
Dilemek dinlenmekti de sanki
kanatlarına kona konmuştu
Küflü kapının kilidinde sandımdı esra(r)
şair buyruğudu bu “zaten yoktular ! ”
bir uçuk kadarcıktı
ufacık ve acısız
zahmetsizce cımbızlanan bir “an”
her yanılgı kadar pürüzsüz
Seni ormanın kuytusu saysın
Baykuşun tedirgin bakışı
Boşver celladımız kelimlerimiz olsun
Bir sirilankalı ermişin sakalından ak koparacağım
Bak sokacağım gözüne parmaklarımı deyyusun
Laf bilmez ceberrutun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!