Soğuk duvarlar arasında
Bir kadın, bir çocuk… sarılmış birbirine,
Odanın ortasında diz dize,
İkisi de sessiz, ikisi de aç.
Gözlerinde yorgun bir sevda annenin,
Kızının saçlarını okşarken titriyor parmakları,
Sobada ateş yok, elde ekmek yok,
Yalnızca susturulamayan bir mide sesi.
Elinde çatlamış bir tas,
İçinde su değil, umut bile yok,
Küçük kız sorar ürkekçe:
“Anne... bugün yemek yok mu yine?”
Anne gülümser,
Ama gözyaşı çabuk sızar o gülüşün altından,
“Birazdan pişer yavrum,” der,
Oysa pişecek tek şey sabırdır bu gece.
Gece çöker odaya sessizce,
Annenin omzunda uyur minik beden,
Üşürken bile ses etmez çocuk,
Çünkü bilir, yoksulluğun adıdır sessizlik.
Rüzgâr titretir harap evin çatısını,
Sobada yanmayan kül kadar soğuktur dünya,
Anne sabaha kadar oturur öylece,
Uyandırmak istemez kızını açlığa.
Duvarlar duyar, ama konuşmaz,
Bir annenin iç çekişi,
Bir çocuğun midesinde dönen boşluk,
Taşların arasına gizlenir sessizce.
Sabah olur, ama ışık girmez içeri,
Güneş bile utançla yüzünü çevirir,
Kız yine uyanır umutla,
“Bugün yiyeceğimiz var mı anne?”
Anne, boğazında düğümlenen cevabı yutar,
“Var,” der yutkunarak,
“Sen giyin, ben birazdan gelirim,”
Ama gözyaşı, içe akar bu evde.
Her taş bir dua taşır bu evin duvarında,
“Allah’ım, bu gece kızım tok uyusun,”
Her gece aynı dilek, aynı umut,
Ama fakirliğin cevabı çok geç gelir.
Ay ışığı sızar içeri,
Küçük kız yorgun düşer hayal kurarken,
Annenin kucağında kurur gözyaşları,
Çünkü annenin karnı değil, kalbi açtır.
Bir lokma ekmek için utanmayı öğrenmiş kadın,
Bir çocuğun gözlerinden doymayı,
Ve susmayı,
Çünkü yoksulluk en çok anneyi susturur.
Ey duvarlar, ezberlediniz artık bu hikâyeyi,
Her gece aynı açlık, aynı masal,
“Bir gün zengin olacağız,” diye uyutulan çocuklar,
Ve o günü hiç göremeyen anneler...
Kırık dökük evin odasında
Sevgiyle örtülür açlık,
Ama sevgiden ekmek olmuyor,
Ve çocuklar sevgiyi yiyemiyor.
Ey Rabbim,
Bir annenin çaresizliğini
Bir tek sen duy,
Bir tas çorba kadar sıcak olsun merhametin.
Kayıt Tarihi : 23.6.2025 10:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Açlık sadece midede başlar, ama yoksulluğun en ağır yükü kalbe çöker... “Ağlayan Duvarlar”, yalnızca bir annenin ve çocuğun soğuk bir odada geçen bir gecesini değil, aynı zamanda susturulmuş binlerce yoksulun sessiz çığlığını anlatıyor. Bu şiir, ekmeksizliğin ve ışıksızlığın ortasında sevgiyle sarılmaya çalışan iki yorgun bedenin, açlığa karşı verdiği onurlu direnişi dile getiriyor. Her kıtasında bir annenin yutkunarak söylediği yalanlar, bir çocuğun umutla sorduğu sorular ve cevap veremeyen duvarların hüznü var. Sadece sobasız bir evin değil, aynı zamanda görmezden gelinen bir gerçeğin içini ısıtıyor bu şiir: "Yoksulluk en çok anneyi susturur." Yemek yerine sabır pişirilen, dua ile doyulmaya çalışılan bu hikâye, yüreğe dokunan bir vicdan çağrısı... Çünkü açlık sadece fiziksel bir eksiklik değildir; bazen en çok sevgiyi, onuru ve umudu sınar. 15.10.2024
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!