Komedi kazanına çevirdiler dünyayı
Dibi tutmasın diye karıştırıp dururlar
Unuttular sanırım Resul-i Kibriya’yı
Kepçeleri kırmadan taneleri vururlar.
Kahkaha atıyoruz gülmek ne ki arkadaş
Fişeklerin içine çiçek tozu doldurup
Elindeki silahın horozunu kaldırıp
Masumu kollamaya kötülüğe saldırıp
İnsanca hayat için savaşmaya var mısın?
Tarlaları sürerek ekmek için barışı
Savcılık makamına; sizedir bu dilekçem
Derdimi açıkladım anlaşılırsa lehçem
Hırsız zaman uğramış kurumuş umut bahçem
Kapının önündeki gülüşümü çalmışlar
Gece başıma geçip son düşümü çalmışlar.
Doksan üç yaşındayım burası benim evim
Yatalak hasta gibi atamazlar kapıya
Güç kuvvet sahibiyim her an haykıran devim
Yıkılmak nedir bilmem baksınlar alt yapıya.
Kanla yoğruldu harcım, şehit kemiği taşım
Rüya gibi bir bahçe sözcükler çiçeklerim
Güç kuvvet versin diye imgeleri eklerim
Sularım gözlerimle açsın diye beklerim
Kanadını açarak kalemlere konarken
Ateşleri söndürür alevlenip yanarken.
Yıllarca düştük ya her türlü derde
Bir yafta vuruldu dik duran ferde
Saklımız görüldü açıldı perde
Mayıs kadar sakindin aralık kadar hırçın
Bulut salkımı gibi tenine değen saçın
Açılan bir kapının aralığından girdin
Beynimdeki sarkaçlar çığlık attılar çın çın!
Bir tutam ümit sevgi, biraz öfke getirdin.
Hangi peri nağmesi kalbinden geçiyordu
Rüya gibi bir bahçe sözcükler çiçeklerim
Güç kuvvet versin diye imgeleri eklerim
Sularım gözlerimle açsın diye beklerim
Kanadını açarak kalemlere konarken
Ateşleri söndürür alevlenip yanarken.
Aman yapma Azrail acelen nedir böyle
Cennetteki huriler yetmez mi oldu söyle
Çoğunu unutmuşsun bir dolaşıver şöyle
Daha yeni yetmeyim yaşlanınca gelirim
Kutupta sıcaklardan haşlanınca gelirim
Neyzen’in şiiriyle taşlanınca gelirim.
Kırgın kalbe kış düştü infialler üşüştü
Kayıp giden gülüştü sanılmasın bir düştü.
-Giderken uyumaya günün yorgun güneşi
-Düşman bir el uzandı şiirin bahçesine
-Sarhoş muydu bilinmez çiçeğime dokunan
-Kurumu çöktü suya düşemeden uykuya.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!