Keşke'nin Mürekkebiyle Yazılmıştı Aşk

Münzevi Zeyrek
52

ŞİİR


20

TAKİPÇİ

Keşke'nin Mürekkebiyle Yazılmıştı Aşk

Kalemler kıskanır seni yazan kalbi,
mısralar utanır
adının geçtiği dizelerde.
Ben sustukça
dünya biraz daha gerçek olur…
Çünkü şair sustuğunda
bir çiçek kurur içinde.

Karanlık bile eğildi
yıldızların cenazesinde.
Sen…
Ayın alnında mühürsüz bir gece,
Ben…
yanağında uyuyan bir göçebe yağmur.
Her damlam,
bir acıyı doğurur
birini incitmeden geçemem içimden.

Aşk,
kelimeler susunca kalan
bir çatlaktan sızan anlam…
Ellerin,
henüz yaratılmamış bir alfabenin ilk harfi.
Tutmazsan,
düşer kelimeler,
düşer bütün hevesler,
anlam bile inkâr eder kendini.

Gülüşünle delinmişti gece;
ay ışığı
bir yaranın sızıntısıydı.
Gözlerin deniz değil…
zamanın kendine ağladığı ayna.
Ben sevmekten hiç vazgeçmedim,
ama sevmekle gömdüm kendimi,
bir gök gürültüsünün yankısına.

“Sana benzeyen bir ölüm arıyorum hâlâ”,
diye mırıldandım sessizce
ama iç çekişim
adresini değiştirdi.
Artık ben bile
kime ağladığımı bilmiyorum.

Sensizlik kolaydı aslında.
Zor olan,
seninle dolu bu suskunluk.
Dünyayı omuzlamak gibi
her kelime sana çarpıyor bu gece,
geri sekip içime batıyor.
Adını anmak
küçük sarsıntılar yaratıyor dilimde.
Harflerin beli bükük,
cümlelerin nabzı zayıf,
ağlayamayan çocuklar gibi.

Seni düşünmek,
çekmecemi açmak gibi.
Ne çıkacağını bilmeden…
Belki bir kırık toka,
belki bir solmuş çiçek,
belki hiçlik…
ya da sesini unutmuş bir ninni.

Karanlıkta yankılanan bakışların var,
unutulmuş tebessümler gibi
merdiven altlarında kalmış.
Zamansızlıktan çatlayan gölgeler
çocuk sesleri gibi kırılıyor içimde.
Tutunaksız bir umut
kirpiğinin ucunda düşüyor yere
ses çıkarmıyor.

Defterimin kenarında
kan kırmızısı haritalar.
Rotasını yitirmiş
bir hayalin tedirgin soluğu
gözkapaklarımda eski bir müzik gibi salınıyor.
İsimsiz bir an,
yarısı içilmiş bir cümlede
dönüşemeyen özne.
İniltisiz gecede
sessiz bir çağrı,
camdan daha saydam
bir gövde gibi geçiyor üzerimden.

Ve elleri boğazında asılı
bir çığlık gibi
susuyor geçmiş.
Sokak lambaları
duvarlara kusuyor çocukluğumu.
Biri, bana
“keşke” demeyi öğretmişti bir zamanlar.

Anılar geçmiyor,
yankıya dönüşüyor.
Kurumuş dallarda asılı
cam kenarında unutulmuş bir gölge.
Çocukluk fotoğrafımın
ayak izi bile yok.
Ve alınmamış bir mektubun
zarfında yaşıyor hâlâ
silinmiş bir “keşke”.

Tırnak aralarımda eski harfler…
Çocukluğumun dudak izi hâlâ orada.
Ve sessizce soruyorum kendime:

“Unutmayı kim icat etti?”

Münzevi Zeyrek
Kayıt Tarihi : 26.6.2025 12:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!