Acil ile Begonya Şiiri - Yorumlar

Hulki Aktunç
27 Ocak 1949 - 29 Haziran 2011
9

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Sevdalının elleri pembe begonya
Pencere kıyısında uyuyor saksıda
Çok eski bir masaldan türer akşamlar
Göğsünün teriyle ıslanmış boynumda

O terle öbürsü var ya soğuyan iş sonunda
O begonya var yansıyan acı turunçlarda

Tamamını Oku
  • Kemal Alkurt
    Kemal Alkurt 11.03.2011 - 14:01

    Hulki Aktunç çok iyi şair olabilir. Cemal Süreya gibi şiir dehalarından övgü de almış olabilir. Çok güzel şiirleri de vardır mutlaka. Ama ben bu şiirini beğenmedim. Şiir bana 25 yılını geride bıraktığımız evliligimin ilk aylarını, ilk yıllarını hatırlattı o kadar.

    Cevap Yaz
  • Salim Genç
    Salim Genç 11.03.2011 - 12:52

    Bazen şiirler görsel bir şölene dönüşür.bu şiirde bu örnekleri içinde barındırıyor. bazen Balat'ın dar sokaklarında,çiçek kokularına bürünerek,iki bina arasına gerilmiş çamaşırların büyülü meltemlerle salınışını, bazen'de eski zamanlardan kalma bir uğultunun bir güvercin kanadından süzülüşünü şaşkınlıkla seyrediyorsun. diğer yanda sevgili cümle yangıllarlardan bir haberken, şair aşkını sevdasını hayatın zorluklarına harmanlayıp keşvettiği bu duygunun tadını çıkartıyor. insanın sevişirken ve çalışırken nasıl yorulduğunu, ikisinin arasındaki bağın aslında çok uzak olmadığını,turunçların begonyalarla nasıl bütünleştiğini,ruhun dilsiz bulvarında şaşkınlıkla kavrıyorsunuz.dahası,onlarca buna benzer duyguları yaşamak mümkün..ve tabiki ironi ; herşeyi kuşatmış bir şekilde ilerliyor.şiir derinliği bakımdan iyi bir yapıt. ruh zenginliğini yansıtan iyi bir örnek.. şairi ve şiiri kutluyorum..

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay 11.03.2011 - 12:45

    kadına benzer menekşeler ve begonyalar...renkleri ne olursa olsun,bekledikleri biri vardır...bunun için pencere önlerinde,yarı gölgeli yerlerde sürdürürler hayatlarını...güneşten mi saklanırlar,yoksa erkekler mi hapsetmiştir onları oraya bilemem gayrı!:)))sanırım 2. şık daha baskındır kadın-erkek ilişkilerini düşündüğüm zaman...

    birisi bakma dışarı der
    öteki aralar perdeyi...
    bir inatlaşmadır belki de bu
    özgürlüğe olan tutkudan ötürü...

    tutku dedim de,bir şiirim vardı; çok da örtüşür günün şiiri ile...ha billahi,reklam olsun diye düşeceğim sayfaya:)))biliyorsunuz,reklamın inanılmaz bir yeri vardır günümüz hayatında...ölüler bile yapar reklamını mezar taşları üzerinde:)))))ben niye yapmayayım yahu!..:))

    şairi kutlayarak...herkese saygılarımla...

    Tutku

    kapısı
    dışarıdan kilitlenen kadın
    her yağmur sonu
    asılır pencereye...

    bir eli pervazı tutar
    öteki eli bez parçası
    cam siler habire...

    onu izler
    perde arkası
    mermere koyduğu menekşe...

    aşağıda
    çığırtkan ölüm
    ve
    bir adam!..
    yürür ötelere...
    (T.A).

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Çelebi
    Hüseyin Çelebi 11.03.2011 - 10:23

    Her şair müsaade edildiği kadar yazar kimi duygularını şiire gizler kimi uzaktan izler veya bu kalem bazen elem bazen kölem olur Allah iyi işler yaptırsın tek dünya değil iki dünyayı da kapsamı alanına girmeli saygılar

    Cevap Yaz
  • Naime Erlaçin
    Naime Erlaçin 11.03.2011 - 09:31


    Hulki Aktunç derya deniz bir kalem. Anlatmaya güç yetmez. Hele bu şiir hiç yetmez… Cemal Süreya onun için “Türkçenin seramik ustası” derdi. Kaç kişinin çalışma odasında 1000 kitap vardır bilemem ama Aktunç, kitaplığında binden fazla yerli-yabancı sözlük bulundurduğunu söyler. Etimoloji en önemli ilgi alanlarından biridir. Bunun için de dille adeta dans eder, dilde keşifler yapar. (Örneğin “Eşik Cini” dergisi adını Aktunç’a borçludur. Örneğin “dilin gizli örgütü” olarak tanımladığı argo ile yakından ilgilenmiş ve bu konuda bir sözlük yazmıştır.)

    Kendisinin bir “nabiga” (ailesinde yazar/şair olmayan kişi) olduğunu söyleyen Aktunç, yine kendi deyimiyle yazarlığa “bir kelebek dalışıyla” başlamış olup 50 yıldır yazmaktadır. Yazmaya devam eder, çünkü henüz yan yana gelmemiş ve keşfedilmeyi bekleyen sözcükler olduğu iddiasındadır…

    “Bir kalem dikin mezarıma
    Yan yana gelmemiş
    Sözcükler var daha...”

    (H.Aktunç – “Kalem ve Toprak” şiirinden)

    Kendisini yazın dünyasına bir “yansıtıcı” olmaktan çok bir “yorumlayıcı” olarak katmaya çalışan ve bu uğraşısında fevkalade başarılı olan bu dil ustası dünyaya çok sert çakılmış sivri ve güçlü bir kalemdir…

    “Biz bu dünyaya çok sert çakıldık baba. Fakat mıhlara
    pas vuran suyuzdur da. Göz, gözyaşıyla alınmış bütün
    mevzilerinden kaçıp caysa da, huydur, biz oralardayız.
    Yaralıyız yağmur cümle yaralarımızı bağışlar sağaltırsa da...”

    (H.Aktunç – “Şiir Nasıl Diretir” şiirinden…)

    Birer başucu kitabı olma niteliği taşıyan öykü ve denemelerine, romanlarına, ressamlığına girmiyorum bile.
    Dediğim gibi derya deniz bir adam bu!
    Hoş gelmiş sayfamıza…

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan 11.03.2011 - 08:55

    kaleme sağlık

    Cevap Yaz
  • Fikret Şahin
    Fikret Şahin 11.03.2011 - 03:12

    Siiri birkac kez okuduktan sonra ;cam kenarinda sevgilisini sehvetle bekleyen birinin ve bu bekleyisleri takip eden doyumsuz asklarin siirsel oykusu olarak algiladim ben.

    Sair, doku olarak:ses uyumu,siirsel ahengi ikinci plana atarak ,temayi gizli bir dille anlatmayi tercih etmis gibi duruyor...dolayisiyla;okura , rahatlikla hissedilen bir duygu seline kapilmanin coskusundan ziyade ,zor bir matematik denklemi cozmenin tatminkarligini verebilecek bir siir...
    Bu,siir zevlkerinin savas alanina donebilecegi bir durum tabiii....
    Hodri meydan )))))

    Saygilar

    Fikret Sahin

    Cevap Yaz
  • Salim Genç
    Salim Genç 11.03.2011 - 01:03

    Bu şiirin içinde cinsellik epeyce işlenmiş. fakat bu işleyiş öylesine derinki, şair bu işi define saklar gibi uygulamış.yer yer ip uçlarının verildiği, tam tuttum derken.. gölgelerin hareket tarzına benzer bir saklanış seronomisi'nin algımızın üstüne çöreklendiği, ışıkları loş ve kırılgan süzülen, yinede bu sislerin ardından dalgalanan hayatların ,yasakların,iç dünyaların tüm gizemini 'elleri pembe begonyaların' algımızın derinliklerinde tanımlanmasına engel olamıyor. ustaca yazılmış içsel bir şiir..gerçek hayattan kesitler sunan şahane bir film..iyi seyirler..anlayana..saygılar.

    Cevap Yaz
  • Rüzgar Eken Sosyopat Çiftçi
    Rüzgar Eken Sosyopat Çiftçi 11.03.2011 - 00:19

    ıslaklar kurulardan daha ağırdır. ağır abilere duyrulur..

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 11.03.2011 - 00:07

    Bu günün şiir beni aşıyor ....

    ola ki bir açıklayan çıkar da anlarız...

    her ne kadar şairin on parmağında on hüner olduğunu anlıyorsak bile wikipwdiadan, şiiri ile yeterli bir temas sağlayamadık...

    saygılarımla

    Hulki Aktunç 1949, İstanbul doğumlu şair ve yazar. Askeri okullardaki orta ve lise yıllarından sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi. Yükseköğrenimi sürdürmedi. Yazı yaşamı, dönemin önemli dergilerinden Yeni Ufuklar’da başladı (1968). İlk kitabı Gidenler Dönmeyenler ile Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’nü (1977), Bir Çağ Yangını romanı ile Abdi İpekçi Ödülü’nü (1981), Bir Yer Göstericinin Hayatı ile Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü (1990) kazandı. 1976 sonrasında şiire özel bir ağırlık verdi. İnsan Aşklarının Külüdür ile Halil Kocagöz Şiir Ödülü’nü (1994), Istıraplar Ansiklopedisi ile de Cemal Süreya Ödülü’nü aldı (1995). On yılı aşan bir çalışmanın ürünü olan Büyük Argo Sözlüğü (1990) gerek Türkiye’de, gerek yurtdışı Türkoloji çevrelerinde yoğun ilgi gördü. 1998 öyküye dönüş yılı oldu (Güz Her Şeyi Bilir).

    Aktunç, kendisine özgü bir üslup geliştirdiği öykülerinde ve romanlarında, bir yandan ülkemiz düzyazı/anlatı geleneklerini günümüze doğru değerlendirirken, bir yandan da öncü anlatım denemelerine girişir. Aktunç’un şiiri de bugünün insanında aradığı ‘kendiliğinden-şiirsel-bakış’ın araştırılması ve saptanmasının peşindedir; şiirimizin henüz tükenmemiş olanaklarını sınaya sınaya gelişir ve yeni bir ‘şiirsel blok’ yaratmaya yönelir. Denemeleri (Erotologya?, 2000), içinde bulunduğumuz coğrafyanın kendisine özgü erotizmini çözümlemeye çalışan ilk yapıt sayılır. İki öyküsü, filme dönüştürülmüştür: “Aşka Kimse Yok” (yönetmen Osman Sınav), “Bir Yer Göstericinin Hayatı” (yönetmen Tülay Eratalay).

    İrlanda'da gerçekleştirilen şiir çeviri seminerleri doğrultusunda bazı şiirleri İngilizceye çevirilmiş ve Twelfth Song başlığıyla yayınlanmıştır (1998).


    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 20 tane yorum bulunmakta