Ah ulan hayat.
Aldın ya beni de önüne
serseri bir yaprak misâli.
Yordun be, yoruldum be,
direnmiyorum artık,
nasıl istersen öyle es,
Önce bir hissediş,
Düşünsel bir arzu,
Sevgiliye duyulan.
Sonra her hücreye yayılan,
Engellenmesi güç bir istek.
Hatta, engellenmesi gereksiz de.
Tek azığım sevdan oldu
Gönlüm aşkın ile doldu
Yüzüm hasretinle soldu
Yanarım ben ateşinle.
Gönlüm çağlar görmez ki göz
Ne esen fırtınalar yıkabilir beni,
Ne akan seller sürükleyebilir.
Ne kızgın güneş yakabilir beni,
Ne okyanuslar boğabilir.
Ne de depremler sokabilir toprağın altına.
Islanmış hep gözlerim, seni ağlar bu gece.
Öyle doluyum ki senle, yaşlar bitmez gözümde.
Ağlasam inlesem de, çalsam da söylesem de,
Ağlıyor hep yüreğim, kapımı vurup gitsen de.
Bu şehir ne karanlık, sen gittiysen ona ne?
Kumsalda oynayan çocukları
Görmüşsündür sanırım.
Belki kendin bile oynamışsındır.
Kumdan kaleler yaparlar,
Şatolar kurarlar surlar içine.
Köprüler kurup, altlarından sular geçirirler.
Umrumda değil
ne ekmek parası
ne de yarın kaygısı.
Önce bir lokmaya muhtaç ettik,
sonra da bir lokma için
yok ettik insanlığı.
Başına gelen, sence kötü şeyler için,
Kaderim kötü diye ağlama sakın.
Ya da başkalarını suçlama ha.!
Şöyle olsaydı, şu olmazdı da deme.
Veya, böyle olsaydı keşke diye iç de çekme.
Sessiz, sakin bir ortamda olmuşsundur sanırım,
Ömründe bir kez de olsa.
O sessizliğe, düşünce sessizliğini de eklediysen,
Sessizliğin sesini duymuşsundur mutlaka.
Hissettiğin o iç huzuru hatırla.
Ve şimdi şunları ekle onun üzerine.
Çok küçüksün be küçüğüm.
Yaşın büyük, boyun büyük belki
ancak, gönlün küçücük,
dünyan küçücük.
Gönlüm açarken kollarını
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!