İşte o gece…
Köyde rüzgâr, Şarlak Dere’nin sularını biraz daha hırçın akıttı. Ay, bulutların arasından süzülerek Meryem’in lohusa yatağını gümüşten bir örtü gibi sararken, gecenin sessizliğinde görünmeyen eller odaya sızdı. Meryem, kırkıncı gecesinde, uykusunun en derin yerinde Allı Kadın’ın karanlık gölgesiyle yüzleşti.
Allı Kadın, halk arasında anlatılan, lohusa kadınlara musallat olan eski bir varlıktı. Saçları ipek gibi uzundu ama gözleri karanlık kuyulara benzerdi. Elinde eski bir gümüş tarakla, Meryem’in başucuna eğildi. Nefesi soğuk, sesi iç ürpertici bir fısıltıydı:
“Senin sabrın taşar Meryem… Yalnızsın, unutuldun… Geri döneceğini sandığın o adam artık başka bir yolda.”
Tam o sırada…
Bir ışıltı…
Bir nâr gibi parlayan yeşil bir kıvılcım, gecenin zifiri karanlığını yardı. Ve lohusa odasında bir serinlik belirdi. Kapıdan, yalnızca ruhların geçtiği o zarif geçitten, beyaz giysili bir adam geldi. Sakalı ak, yüzü nurluydu. Elinde asası, etrafında zamanın bile eğildiği bir kudretle yaklaştı Allı Kadın’a. O, Hızır’dı.
Allı Kadın ürperdi, geri çekildi. Gözleri kör bir fırtına gibi savrulurken fısıltısıyla yok oldu:
“Bu seferlik tamam… Ama imtihan henüz bitmedi.”
Ve Hızır, Meryem’in başucuna oturdu. Eliyle alnına dokundu. O anda, rüya ile hakikat arasında bir yerde, Meryem’in yüreğine sıcak bir nur indi. Hızır şöyle dedi:
“Kızım Meryem…
Sen sabır elçisisin.
Tanrı seni seviyor.
Ne yaşarsan yaşa, unutma; dört altının iki tanesi geldi bile: Ekrem ve Ali.
Ekrem’den üç altın doğacak: Erkan, Hasan, Aylin.
Ali’den üç inci: Meryem, Emre, Elif Esra.
Bu çocuklar kader zincirini çözecek olanlardır.
Senin soyundan gelenler, gizli sırlara erişecek.
Ama sen… Sen bu okulun yüksek sınıfındasın.
Sabırla, sadakatle geçeceksin bu yolları.
Bu, senin ruhunun seçimi.”
Meryem, kan ter içinde uyandı.
Ama kalbi ağır bir huzurla doluydu. Gökyüzü, adeta onunla birlikte yemin etti:
“Ben Hasan’dan başkasını sevemem.
O dönmese de…
Başka bir hayat seçse de…
Benim kaderim onunla örüldü.
Ben çocuklarıma adanmış bir ruhum artık.”
Ve öyle de oldu.
Ekrem, artık beş yaşındaydı. Ali, kundakta siyah gözleriyle annesinin kalbinde yer etmişti.
Meryem’in evi artık bir tek odalı haneydi ama içi evren kadar genişti.
O artık yalnız bir kadın değil; bir yemin, bir dua, bir dua kadar güçlü bir sabırdı.
Ve bu sabır, zamanın en karanlık anlarında bile kendi ışığını yakacaktı.
Ekrem Parlak
Ekrem ParlakKayıt Tarihi : 24.5.2025 13:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!