19 MAYIS ŞİİRLERİ

19 MAYIS ŞİİRLERİ

Vedat Sadioğlu

Medyada düşünce özgürlüğü
Etik ilkelere bağlılık prensibi
Çeşitlilik ve dürüstlük ilkesi
İşte, sağlıklı basın, sağlıklı demokrasi

Herkes fikrini açıklamalı serbestçe
Bu, bir hak ve hürriyettir herkese
..

Devamını Oku
Cengiz Öyke

Sene 1881’de
Selanik de
Sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuk
Dünyaya geldi
Kim bilebilirdi
Küçük Mustafa bir gün
Büyüyüp
..

Devamını Oku
Mehmet Halil Arık

Kızıllığı sarmış şafağı, ufka düşen ateşin…
Ve alev de bacayı…
Ve bir ak güvercin gökyüzünde maviye tutkun…
Ve taş kesilmiş çeneler; …
Biçare…
Suskun…
*
..

Devamını Oku
Hasan Sancak

O’DUR ATATÜRK ŞİİRLERİNE DESTEKLEYİCİ ARIYOR! ..


O’dur Atatürk Şiirlerine Destekleyici Arıyor! ..

O’DUR ATATÜRK ŞİİRLERİMİ OKUR MUSUNUZ?

..

Devamını Oku
Mehmet Özparlar

Sokak aşkı değil benim aşkım,
Yılların tüm özlemi yüklenmiş benliğime,
Hani toprağın suya hasret olduğu gibi,
Yağmur damlacıklarının toprağa ilk değişi gibi bir şey.

Sokak aşkı değil benim aşkım,
Saf ve temiz bir çocukluk aşkı,
..

Devamını Oku
İbrahim Arslan

Ben siyaset yazmayı bilirsiniz sevmem, yazmasına yazarım ama sevmem! Gelinen son nokta şudur ki. Yani son noktayı diyelim ki ben koyacak olursam. CHP ancak bir yüz yıl sonra iktidara gelir. Buna da dünyanın ömrü sanırım yetmez. O zamana Mehdi de gelir, Hazreti İsa' da iner. Ve bırakın Kılıçdaroğlu'nu bu partinin başına Mehdi gelse korkarım ki karşısındaki partinin başına gökten İsa inmiştir...

Deniz Baykal'dan sonra esen rüzgarla bile bu gemi karaya oturmadı mı. Hemde Kılıçdaroğlu'ndan başka alternatifi olmayan parti nasılda son sürat gaza gelmişti. Özlenen iktidar gelecekti. E ne oldu. Herkesin ağzı açık kaldı! Deniz Baykal gitmeliydi, geç kalmıştı. Ama böyle mi gitmeliydi. Bu hayli seveni olan başkana reva mı. Başına gelen her erkeğin rahatlıkla başına gelebilecek bir hadise değil mi? E bu adam, adam yahu, melek mi?

Sözün özü... Umutlanmayın beyler. Yeni bir şey olduğu yok...

Aha bu yazıyı 19.07.2012 bu tarihte yazıyorum. Bakalım zaman ne gösterecek. (NOKTA)
..

Devamını Oku
Akın Akça

Güzelliğe giden güzellikten gelir tabi amacı olan... (1)
-1 satır boşluk
Bir güzel olacak, daha önce yaşanmışlar yüceltilecek; gün ve ün, (2)
ne kadar da farklı şeyler.
-3 satır boşluk


..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Kitap fuarı var. Daha gidemedim. Avni Bey her gün oradayım ben diyor. Okul dönüşü uğruyorum. 10 dakikalık bir yer. Okuldan 4 otobüs gitti. Ben onlarla gidecektim olmadı. Aynı gün bilgi yarışması vardı Süleyman Demirel’de. Bu ismi duymaktan rahatsız oluyorum. En az Kenan Evren ismi kadar. Değişmeli onun ismi verilen yerler. Ben yine de bilgi yarışmasına gittim. Yarışma boyunca strese maruz kalıyor onu yenmek için elimdeki bulmacayı yapıyordum. 2. Olduk. Üzüldüm. 1. Olacağımı zannediyordum. Öğrencilerimiz de 1. Olma zorunluluğunun baskısı altındalardı diye yorum yaptık.
Bu bir yabancı gazetenin deyimiyle 40 yıl ülkesinin aleyhinde çalıştığı halde en yüksek makamlarda oturanların başında geliyor. Bu adam bütün sorunların başında geliyor. Onun adını taşıyan salona gitmek değil ama adını anmak zorunda kalmak bile zoruma gidiyor.
Bu tayin işi benim psikolojimi hakikaten bozuyor. Hâkim arkadaşa telefon ediyorum. İdare mahkemesi başkanı ile seni görüştürürüm diyor. Daha o kula gitmedim bile. Neden gitmedim gitmemekte direniyorum bilmiyorum. Geçinmeye niyetim olmadığı için değil mi?
Akşam Fatih enişte aradı nişana geliyor musunuz diye. Süheyl evleniyor. Sevindim. Büyük bir yük kalktı başımdan. Onun benden beklentisini karşılayamıyor olmam beni zor durumda bırakıyordu.
Bu günlerde sıkıntılarımın çok olduğunu mazeret beyan ederek beni affetmesini istedim. Abim giderse onunla gelirim belki dedim ama o onun gelmeyeceğini söyledi.
Tahir hocam kitaplarınız verin taşıyayım dedi. Olur dedim. Atilla İlhan’ın şiir kitabı ve günlük yazdığım defter de kitaplar arasındaydı bir de plan, öğrenci resimleri, ödev kontrolü ve sözlüler için veri biriktirdiğim listelerle birlikte bazı kâğıtların bulunduğu dosyam vardı. Bir kitap çıkarmadınız hocam dedi. Dua et dedim çıkarayım.
Bu kez kitabımı çıkarmalıyım seneye fuara yetişmeli ama nasıl? Dernek bünyesinde bedelsiz satılmak karşılığında derneğe bağış alınmak suretiyle bassak nasıl olur? Yoksa bir yayınevine gerek duyulacak ki bu da bana çok zor gözüküyor. Dini şiirlerimi mi yayınlamalıyım önce. Açılım İslami İlimleri yayma ve yaşatma derneği olan bir derneğin çatısı altında yayın yapılınca en uygunu bu olur her halde.
..

Devamını Oku
Emine Genç

Duygularını yitirdin mi kadın?
Neden anlatmıyorsun?
Neden susuyorsun?
Neden? ..
/
Uzaklara dalıyor hep gözlerin
Söyle nedir görmek istemediğin?
..

Devamını Oku
Alparslan Aymercan

Tuzlu balık bizim damak tadımız
Eksilmez soframızdan balığımız
Balık bendi şifa kaynağıdır
Eksik olmaz sofradan sazan balığı

Sazan balığın tadı lezzeti bizden sorulur
Aştı aştı memleketlere gönderilir
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

01 Mayıs 2013 Çarşamba 07:50:58

Bugün Yine Pişmanlığım Vesile Oldu; Hatamı Görünce: Paylaşım! .
= XI =
Öncelik ile Onun Adını Kaleme Alacaksın: 11. Pay ve 14. Sıra! .
Pişmanlık Serisi Vesilede; 11. Paydan Kimler Nasip Alacaktır? .
14. Sırada Kim Var ve Ayın 14 Gibi Nur Saçan Güzellik Kimler? .
..

Devamını Oku
Naime Erlaçin

iç makasıyla değiş tokuş ediliyor acı
kendini anımsatıyor külde seğirten eylem
dinginlik peşinde aslına voltalıyor
“suça katılan”* durağan katatoni
:
böyle yolculuklardır içe aksırdığımız
ayaz çemkirdiğinde sütten kestiren!
..

Devamını Oku
Kadir Tozlu

Mavi Kuş Mustafa Kemal’le göz kırpıştıktan sonra Ankara yönünde kanat çırpıyor.
Arkasından üstü açık ve “öksürük” tabir edilen üç Mercedes marka otomobille Akıllı Adam (Mustafa kemal) ve arkadaşları yola çıkıyorlar…
Bu kışta kıyamette…
Kurtlar, eşkıya ve soğuk adam yiyor…
Ama gitmek zorundalar…
Çünkü emperyalistler Türk’ü tarihten silmek niyetinde…

..

Devamını Oku
Kâmuran Esen

- Sevgili Sude Son'un isteği üzerine aşağıdaki yazımı antoloji'ye gönderiyorum. Denenem, kendisine ithafımdır.-
Zaman zaman gazetelerde, kadın haklarına yönelik yeni çalışmaların veya yeni düzenlemelerin yapılacağına dair haberler okurum. Ya da televizyonda dinlerim. “ Kadınlara yeni ekonomik ve sosyal haklar verilecektir. Kadın hakları korunacaktır, vs.” Bu konu ile ilgili haberlere hiç ama hiç sevinmem. Hatta bu haberlere sinirlenir, kendi kendime söylenirim.
Bu haberler bana havanda su dövmek gibi gelir, ya da su üstüne yazı yazmak. Çünkü bir tasarı halinde olan bu çalışmaların ya kâğıt üzerinde ya da karar aşamasında kalacağını bilirim. Yaşadığım tecrübelerle sabittir bu. Kadın hakları için çalışacaklarını söyleyip, Kadın Haklarından Sorumlu Bakanlık kuranlar, bu bakanlığın başına getirecek bir kadın milletvekili bulamazlar, tutarlar, bir erkek milletvekilini kadın haklarında sorumlu bakan yaparlar. Seçimlerde kadın milletvekili adaylarını seçilemeyecek sıralara koyarlar. Bu durumda siz inanabilir misiniz ilgililerin kadınlara yeni haklar vermekte samimi olduklarına?
Bildiğim bir şey daha vardır; o da biz kadınların, bu hakları almaya henüz hazır olmadığımız, çoğumuzun kaderci olduğumuz, kendimizi bildiğimiz andan itibaren erkeklerin gerisinde kalmaya razı olduğumuz gerçeğidir. Biz kadınlar bu hakları almak için çaba sarfetmezsek veya verilmiş olan haklarımızı kullanmayı bilmezsek, başkaları bizim için hiçbir şey yapamaz. Zaten kimsenin de bir şey yaptığı yok. Biz kadınların da aslında hak falan istediğimiz yok. Çoğumuz ezildiğimizin farkında bile değiliz. Törelerimizi, geleneklerimizi sürdürmek adına, hele hele “ Elalem ne der! ” korkusuyla geri planda kalmayı sürdürüp gidiyoruz. Nereden mi bu sonucuna vardım? Anlatayım:
Televizyonda izlediğim bir programda bir köylü kadına “ Kocanız sizi döver mi? ” diye sordular. Ne cevap verse beğenirsiniz? Aynen şöyle: “ Kocam değil mi? Döver de, sever de...Bir başka kadın da; “ Kocam beni hiç dövmedi. Bir kabahatim olsaydı döverdi.” diye yanıtladı aynı soruyu. Yani bir suç işlemediği için koca dayağı yememiş. Eğer suç işleseymiş, kocası elbette dövermiş. Böyle düşünen bir kadının nesine kadın hakları?
Eşinden dayak yemeyi kendisine yakıştırabilen, bundan şikâyeti olmayan bir kadına ne hakkı vereceksiniz ki! O, kendine yapılan haksızlığın farkında bile değil. Çünkü o ailesinden öyle gördü. Babası annesini dövüyordu, onu da kocası dövüyor. Bu duruma yabancı değil. Kendisi ne ilk dayak yiyen kadın, ne de son. Bunu belki de bir gelenek sanıyor, töre sanıyor. Hani derler ya “ Elle gelen düğün bayram.” diye, onun gibi. Kendisi gibi yüzlerce, binlerce kadının dayak yiyor olması; dayak yiyen kadının içine âdeta su serpiyor. Bir yanlışın binlerce kişi tarafından yapılıyor olması, o yanlışı doğru yapabilir mi? Bir şey ya doğrudur, ya da yanlış...Dayağını yediği kocasının onu sevmesi ise, bir lutuf. Karısını severken iyi de, döverken kötü mü? Böyle düşünüyor...
Yine aynı programda bir erkeğe sordular, “ Karınızı döver misiniz? ” diye. O da; “ Lâftan anlamazsa ne yapılır abi? Arada sırada oluyor.” diye cevapladı gülerek. Programda aynı sorunun yöneltildiği kişilerin büyük bir çoğunluğu; erkek iseler, eşlerini dövdüklerini, kadın iseler kocalarından dayak yediklerini söylediler. Kısacası, erkeklerin ve kadınların çoğu, kadının eşinden dayak yemesini doğal karşılıyor. Hak eden kadın yer dayağı, oturur(!) .
..

Devamını Oku
Münevver Düver

Yeni Türk Edebiyatı’nın Neferi:

Prof. Dr. Nurullah ÇETİN


Yeni Türk Edebiyatı, batı kaynaklı akımlarıyla, batı etkisine açık yazarlarıyla, milli edebiyat akımıyla Türk Edebiyatı’nın en çok tartışılan bölümünü oluşturmaktadır.
Ancak ne var ki, Yeni Türk Edebiyatı ile ilgili araştırmalar, değerlendirmeler dönemin önemine göre çok sığ kalmaktaydı; görüşlerin çoğunluğu bir siyasi perspektiften yapılmakta, tamamen yanlı değerlendirmeler olmaktaydı.
..

Devamını Oku
Oktay Doğan

19 Mayıs 1919; şeref dolu gün bu gün
Ey! Türk genci; unutma neler oldu dün
Dünya döndükçe hiç unutulur mu bu ün
Gün; Türklüğün yeniden varoluş günü
Başın dik yürümelisin unutmadan dünü

Şanlı al bayrağımın; bükülmüştü boynu
..

Devamını Oku
Yurdagül Özay

23 NİSAN
“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir. ” ATATÜRK
23 Nisan 1920, Türk Milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk Halkının Egemenliğini ilân ettiği tarihtir.
Türk Milleti, 23 Nisan 1920'de, Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN önderliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni kurarak, yeni bir devletin temelini atmış oldu.
Bu tarih, egemenliğin hanedandan alınıp Millete devredilişinin resmen başlangıcını oluşturan bir devrimin tarihidir. Böyle bir devrimin, yüzyıllar boyu, değil gerçekleştirilmesi, hayâl edilmesi bile mümkün değildi. 23 Nisan 1920, sadece TBMM'nin kuruluş günü değildir. Bu gün, aynı zamanda demokratik parlamenter rejimin temelinin de atıldığı gündür.

Bir baş ve ardında milyonlar
..

Devamını Oku
Şerafettin Muş

1 MAYIS.1

Birlik mücadele dayanışmamız
Bir mayıs emeğin bayramı bugün
Ekmek ile barış yaşam kavgamız
Bir mayıs emeğin bayramı bugün

..

Devamını Oku
Münevver Düver

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ MEVHİBE SAVAŞSAHBAZ'IN İnönü Caddesi Teksif Toplantı Salonu -Eski Ordu evi karşısı kat 5 seyhan ADANA da verdiği konfrans ta çok sayıda gelen dinleyicilere uzun uzun konuştu ve dinleyiciler göz yaşlarını tutamadı.18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi’nin 92.Yılı anma günü en çok şehit askerlerden bahsedildi. Dinleyicilerde çok etkilenerek göz yaşlarına boğuldular.


ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ MEVHİBE SAVAŞSAHBAZ'IN KONUŞMA METNİ
18 MART 1915 ÇANAKKALE ZAFERİ’ NİN 92. YIL DÖNÜMÜNÜ ANMA

Tarih: Hüzünler, heyecanlar, saplantılar, ideolojiler, günlük politikalar ve varsayımlarla ne izah edilebilir ne öğrenebilir ve nede hedefine varabilir.
..

Devamını Oku
Şükrü Topallar

Gül seversin diye gül diktim sana.
Kurumasın sakın gül sulasana.
Su güle, aşk hayat veriyor bana,
Suyu ve aşkı hiç unutmasana.

Yarin kusurudur unutmak huyu,
Aşkı benden, gülden unutma suyu.
..

Devamını Oku