103 yıl kadar önce, Keşan başka Keşan’dı
Sultan Mehmet Vahdettin
..................................... millete hükümdardı
Müslim ve gayri müslim bir arada yaşardı
Türk evleri moloz taş, Rumların kesme taştı
0kur-yazar oranı yüzde beşi bulmazdı
Rüzgârda kanat çırpan yeldeğirmenleri vardı
Büyük Harb sonrasıydı,her taraf perişandı
Yollar tozlu-topraktı, geceler karanlıktı
Sarıkız Deresi’nin çevresi pırnarlıktı
Ama soğuk suları gürül gürül akardı
0n sene-on bir sene askerlik yapan vardı
Sokaklar öksüz-yetim, dul ve sakat kaynardı
Sıtma, verem, kızamık ..nezle gibi yaygındı
Ebe ,hemşire,doktor...arasan bulunmazdı
Çeşmelerin kiminden sülüklü su akardı
Bu yüzden bahçelere kuyular kazarlardı
Çocuklar sokaklarda yalınayak koşturur
Anneler , giysilere yamalar yaparlardı
Savaş görmüş dedeler, çile çekmiş nineler
Yetim kalmış bebeler, diplomasız ebeler
Bir arada on nüfus yaşayan aileler
Kırmızı kiremitli, bahçeli evler vardı
Yıkık-dökük duvarlar, soluk yüzlü pancurlar
Gözü yaşlı analar, dalgın bakan babalar
Budanmamış ağaçlar, sürülmemiş tarlalar
Öküz arabasıyla çamura saplananlar
Keşan’a gelmek için asfaltsız yollar vardı
Deve, eşek, katır, at... yolların kralıydı
Dağda,kırda,bayırda her yerde onlar vardı
0rtaokul- lisesiz geçen aylar, seneler
Bir mektup yazamayan nice insanlar vardı
Kimi evler kerpiçten, damları da sazdandı
Bahçeyi çevrelleyen çitleri çalıdandı
Evlerdeki horozlar sabah ezanı okur
Havlayan köpeklerse tehdit savururlardı
Okumayı-yazmayı bilmeyen ebeveynler
Yokluk ve cehaletten erken ölen bebeler
Yere kilim yerine bir kaç hasır serenler
Tek bir koca öküzle tarla sürenler vardı
Ekinlerin orakla biçildiği yıllardı
Dolunay’a “nur” diye bakan insanlar vardı
Çarıklarla gezilir, kosayla ot biçilir
Karasaban-pullukla kara toprak sürülür
Yağmur dualarıyla gökten yağmur beklenir
Ve toprak testilerden ayran-su içilirdi
Yere konan sofraya herkes bağdaş oturur
Besmele çekilerek yemeğe başlanılır
Tahtadan kaşıkların yarışı başlatılır
"Elhamdüllah" diyerek, sofradan kalkılırdı
Bir odada tek değil, dört-beş kişi yatardı
Ocaklarda meşe -çam, kandilde yağ yanardı
Çanakkale Harbi’nden geri dönen olsa da
Kafkasya’ya,Yemen’e gidip dönmeyen vardı
Anaların gözünden kanlı yaşlar süzülür
İnsanlar teselliyi türkülerde arardı
Kısaca her köşede dertli insanlar vardı
Demirciler gün boyu örse çekiç sallardı
Hasırcı hasır örer, deveci deve güder
Öküz araba sürer , günler bbyle geçerdi
Hele dondurmacılar ,ve,gece, bozacılar
Çocukların mutluluk kaynağı olurlardı..
Bu yıllarda sokaklar zifiri karanlıktı
Tüm Keşan’da on kadar sokak feneri vardı
Bu yüzden karanlığı yıldızlar parçalardı
0turulan odayı bir kandil aydınlatır
Bazan bir gaz lambası, ya da mum yakılırdı
Ocakların başında oturan çocuklara
Anneler ve nineler masallar anlatırdı
Balkan Harbi dendi mi ,ninem bile ağlardı
Her taraf Balkan Harbi ve Büyük Harb kokardı
Ezan vakti göklerde yarasalar uçuşur
Bekçiler sabaha dek düdüğünü çalardı
Kırmızı Camimizin minaresi yıkıktı
Bazı değirmenlerinin bir kanadı kırıktı
Alemdar Baba’mızın mezar taşı kayıptı
Garip Baba’nın ise mumları hep yanıktı
Taş hanlar, değirmenler , kahveler uyanıktı
Hersekli Hamamı’yla Eski Hamam açıktı
Şadırvan Cami diye anılan taş camimiz
Büyük Cami adıyla tüm bunlara tanıktı
Yaşanan acıların, yıkımların ardından
Osmanlı pes ederek beyaz mendll kaldırdı
918 in 30 ekim gününde
Savaştığı güçlerle Mondros"u imzaladı
Bu olayla birlikte düşmanı sevinç sardı
İngiliz"i - Yunanı... Fransız, İtalyanı
Güç birliği yaparak bütün yurdu paylaştı
Ve onların planlı-silahlı desteğinde
Yunan’ askeri doldu Keşan’ın sokakları
Gece-gündüz yollarda devriye gezerlerdi
Sırtlarında tüfekler evleri gözlerlerdi
İnanılır şey değil, ama bunlar gerçekti
103 yıl kadar önce Keşan işgalde idi
Kısaca, iki sene esir olduk düşmana
20 ve 22 de..... rezil olduk ecdada!
*
İşgalden bir yıl önce Mustafa Kemal Paşa
Bandırma Vapuru’yla ayak bastı Samsun’a,
Arkasından ...Amasya , Erzurum ve Sivas’a
Yaptığı kongrelerle örnek oldu vatana
Bağımsızlık aşkıyla dolu olan yürekler;
Müftü Raşit Efendi ve diğer milli güçler
“Türk esir yaşayamaz!” diyerek direndiler
İnönü ve Sakarya... Dumlupınar ardından
Atatürk’le birlikte düşmanı def ettiler.
Yani 103 yıl önce kurtulduk esaretten
Yalnız esaret değil, düşman süngülerinden
Bu acılı günleri tarihe gömdük kökten
Atatürk sayesinde yaşıyoruz yeniden!
*
**********19.Kasım.2025*********
............................*............
Kayıt Tarihi : 14.11.2025 22:50:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
19.KASIM.2025 TARİHİNDE SAROS-GÜNDEM GAZETESİ'NDE YAYINLANDI




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!