Bizim Kasım
Kasıntı Kasım
İzne geldi
Kasım ayında
Kasım kasım kasılarak
Kasımpatı topladı
Kasımpaşa’da
..
Dil sözü kulaklara, kulaklar vasıtasıyla insanları içine akıtan bir anlaşma aracı, bir köprüdür. Bu araç, bu köprü vasıtasıyla insanlar birbirlerine gidip gelirler. Hele bu şiir dili, üstünü üstlük adı üstünde Türk Dünyası Şiir Şöleni ise durum biraz daha farklılaşır. Aynı dilin lehçelerini konuşan başka başka ülkelerden şiirin diliyle birbirimizi kucaklayacağımız “Türk Dünyası Şiir Şöleni”ne davet edilmenin mutluluğu ile yüreğim çiçeklendi
2010 yılında İstanbul’da düzenlenen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 10. Zirve Toplantısı" sırasında TÜRKSOY tarafından önerilen “Türk Dünyası Kültür Başkenti” uygulaması oy birliği ile kabul edilmiş, bu karar doğrultusunda da 2011 yılında “Astana 2012 Türk Dünyası Kültür Başkenti” seçilerek yürürlüğe girmiş ve 2013 yılı için Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak Eskişehir seçilmişti.
2012 yılında Türk Dünyası Kültür Başkenti olan Astana, 24 Şubat 2012 Açılış Galası ile başlattığı etkinliklerini, 30 Kasım 2012 Kapanış Töreni ile Türk Dünyası Kültür Başkenti bayrağını Eskişehir'e devretti.
Şiir okuma vesilesi ile ilk defa aynı millet ayrı devletlerde yaşayan kardeşlerimle bir araya gelme duygusu beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı. Osmanlı İmparatorluğuna kuruculuk yapmış Karacaşehir’i göremedim ama, “Sakarya Çocuğu” “Bizim Yunus” Porsuk Çayı gibi akıp durdu yüreğimizin içinde. Odunpazarı Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezinde yapılan şiir şölenine yurt içinden: Şaban Abak, Selim Tunçbilek, Mehmet Gözükara, Gökhan Akçiçek, Nazım Payam, Mehmet Aycı, Tayyib Atmaca, İsmail Gül, Fikret Görgün, İbrahim Sağır, Mustafa Ünal, Ahmet Urfalı katıldı.
..
Ermenek (karaman) 22 kasım 2003-10 madenci
Küre (kastamonu) 08 eylül 2004- 19 madenci
Dursunbeyli (balıkesir) 02 haziran 2006- 17 madenci
Mustafakemalpaşa (bursa) 11 aralık 2009- 19 madenci
Dursunbeyli (balıkesir) 24 şubat 2010- 13 madenci
Karadon (zonguldak) 17.mayıs 2010- 30 madenci
Afşin elbistan 09 şubat 2011- 10 madenci
..
“””” On Kasım””””
“””Akrostiş”””
O nun dehasıyla olduk bir devlet.
N asıl olur seni unutur millet.
K asım’ın on’ları, düşmana zillet.
ALLAH’ım göstermesin, hiç sefalet.
..
24 Kasım Öğretmenler Günü
Değerli gönül dostlarım, bugün yapmış olduğum konuşmamı sizlerle payşamayı kendime görev addettim. Sevgi ve saygımla.
Sayın Başkan, Sayın İl Genel Meclisinin Değerli Üyeleri ve Saygın Yöneticileri. Bugün Atatürk’ün Millet Mektepleri Baş Öğretmenliğini kabul ettiği günün, 80. yılını ve öğretmenler gününün de 27. yılını kutlamak maksadıyla, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan, hepinize saygılarımı sunuyorum
Değerli arkadaşlarım,1 Kasım 1928 tarihinde yapılan harf devrimini müteakip, yurdun birçok yerinde millet mektepleri açılarak, okuma yazma seferberliği başlatıldı. Okuma yazma çalışmalarına bir fiil katılan Mustafa Kemal Atatürk’e, 24 Kasım 1928 de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, Baş Öğretmenlik unvanı verildi. Bu bağlamda, 24 Kasım günü çok önemli bir gün olup, “Baş Öğretmenlik Günü” olarak kutlanmaktayız.
Bu hatırlamayı yaptıktan sonra, Birkaç hususa değinmek istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün Başöğretmenlik unvanını, öğretmenler günü haline dönüştüren, 1980 ihtilalının Milli Eğitim Bakanı Sayın Hasan Sağlamdır. Mustafa Kemal Atatürk’e ait olan bir günü, Türkiye öğretmenlerine vermekle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin almış olduğu kararı yok saymaktan başka bir şey değildir. Bugün Atatürk’ümüzün Baş Öğretmenliğini anma ve anlama günüdür. Bu nedenle, her 24 Kasım’da olduğu gibi, bugünde Başöğretmenimiz Atatürk’ün anısı önünde, saygıyla eğiliyorum.
Öğretmenler gününün tarihsel geçmişine bakacak olursak, 16 Mart günü, öğretmen okullarının açıldığı gündür. Bu günün Öğretmenler Günü olarak kabul edilmesi gerekirdi. Bu durum, o günün şartlarında kabul edilmese de, o şartlar ortadan kalktıktan sonra kabul edilebilirdi. Hatta dünya öğretmenleri günü olan ve Birleşmiş Miletlerin Eğitim Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) kabul ettiği 5 Ekim 1994 gününü, Türkiye Öğretmenler Günü olarak da kabul edilmeliydi.
Bakın değerli arkadaşlarım, Toplumları yönetenler ve yönetilenler, toplumumuz yararına olan temel gerçekleri görmemezlikten gelemezler. Ülkemizin sağlık ve selameti için, bunları yapmak zorundayız. Aksi halde dünya yaşamında, büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Bunu bilmemiz gerekir ki, dünyayı sorunlu hale getiren cehalettir. Cehaleti ortadan kaldırmadan, huzura kavuşmamız imkânsızdır. Cehaleti ortadan kaldıracak kişilerde, yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Bu başarıyı sağlayacak öğretmenlerin de, bilgi ve beceri birikimine sahip olmaları gerekmektedir. Çünkü öğretmenin imalatı insandır. Bu insan 6-18 yaşta olan ve öğrenme çağında ki çocuklardır. Onları pozitif düşünce ışığında yapıcı, yaratıcı, zihinsel gelişimi işlek ve bağımsız iş yapma yeteneği oluşan birey olarak yetiştirmiş olsunlar. Toplumumuzun gelişmesi bu ilkelere bağlıdır. Eğitim-öğretimi düzenli olan bir toplumun, gelişimi ve refah seviyesinin yüksek olması bu şekilde oluşur. Böyle bir toplumun bireylerinden, dünyaya gelecek çocukların sosyal genleri düzenli ve sağlıklı olmuş olur. Hatta zekâ düzeyleri gelişkinlik gösterir. Bu göstergelerin oluşumunu sağlayacak bir programa ihtiyaç olduğu gibi, bu programı uygulayacak bilgi ve beceri sahibi, öğretmenlerin de yetiştirilmesine ihtiyaç vardır. Ne yazık ki 1980 den başlayan yok etme politikası, eğitim kurumlarının içini boşaltıp, yozlaştırarak, istedikleri düşünceye göre bir kadrosu oluşturdular. Böylece, Türk eğitim sistemini çağın gerisine götürdüler. Bunun temel göstergesi, toplumumuzda gitgide öğretmene ve öğretmen yetiştiren kurumlara karşı bir ilgisizliğin çoğaldığıdır. Durum böyle olunca, eğitim kalitesi düştü. Buna paralel, sevgisizlik oluştu, işsizlik yoğunlaştı, hırsızlık ve kapkaççılık arttı, anarşik hareketlenme yoğunluk kazandı. Bütün bunlarla beraber, cehalet zincirin halkaları çoğalıp kalınlaştı. Bu yönde gelişme gösteren tehlikeye karşı, gerekli önlemler alınmadığı takdirde, bu tehlikeyi ortadan kaldırmak imkânsızlaşmış olur. Böyle bir düzensizlik içinde, yaşamak hiç bir kimseyi mutlu etmez. Bu gerçekleri görüp, ona göre eğitim-öğretimi en kısa zamanda, yeniden yapılanmayı başlatmak gerekmektedir. O zaman öğretmenlerimiz, toplumumuzun her alanında yerlerini almış olurlar. Bu ciddiyet içinde, bütün imkânlarımızı kullanmak zorundayız. Aksi halde, başı dik nesillerin yetişmesi, mümkün olmaz. Evrensel bağımsızlıktan söz etmemiz imkânsızlaşır.
..
Ruhsal Soy
Bir belgeselde izlemiştim; guguk kuşu yumurtasını başka bir kuşun yuvasına bırakır, yumurta üzerinde yatmaktan ve yavruyu beslemekten kurtulur. Yumurta diğer yumurtalardan önce açılır ve diğer yumurta ve yavruları yuvadan atar! Korsan yavru çabuk gelişir ve üvey annesinden cüsseli hale gelir. Zavallı üvey anne yuvaya yiyecek taşımaktan helak olur. Kuş aklı işte… Bazı kuşlar korsanı fark eder ama yumurtalar benzer olduğundan hepsini terk etmek zorunda kalır. Bu durumda yumurtanın içinden çıkan yavru üzerinde yatan kuşun cinsinden olmuyor!
Nuh peygamberin isyankar oğlu babasının yolundan gitmiyor çünkü aynı ruhsal soyda değiller!
“Allah, ‘Ey Nûh! O asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim’ dedi.” Hûd/46; Diyanet Meal
..
her gece hayal kurardım.
kendim ve bana emanet edilenler için.
bir uçak görsem yıldızlar arasında
dua ederdim hemen.
“bende o uçağa bineceğim diye”
..
Her kasım sert geçer gönüllerde,
Nice şairler boğulur aşk yağmurlarının getirdiği, duygu sellerinde.
Bu kasım ayında da almadı Yaradan canımı,
Hâlbuki bir o kadarda özgürce bırakmıştım
Aheste aheste kendimi dalgaların arasına…
Bu sefer öldürür diyordum bu acılar ama daha kötüsü geldi başa,
..
16 KASIM
bir devrin döndüğü,bir çağın değiştiği tarihtir 16 kasım.daha gelirken henüz dünyaya,sanki yaşayacaklarını bilir gibi,
ağlayarak gözlerini açmaya çalışan bir çalı kuşunun,bir türkünün,bir gamzelinin doğumudur 16 kasım.
minicik bir prensesken büyüyüpte ileride bir yüreği fet eden sevginin en doyumsuzuna sahip olacak bir prensin düşlerinin,
doğduğu bir tarihtir 16 kasım.
16 kasım bir aşkın yeni yeni filizlenmeye başladığı,bir kundaktan beyazlar içinde çıkıp bem beyaz gelinliğin giyindirilemeyeceği-
..
Ay bulut
Nöbetinden firar etmiş
Yücelte yücelte ulu göklere erdirilen hüznün
Eşsiz fotoğrafı tek başına göç
Ayakları yaya gezen yorgunlukların içinden çıkan
Dışarıdan dışarı
Güdüzün bıraktığı pazar yeri gibicesi
..
Okunmaz pusulası unuttuğu teninde çığarmış
klavuzu kaybın hüzün sızıntısı baştanaşağı
İnsandan üste akınca
Mecalsizin kapısından masrafını can borcuna yüklenişi
Zül..ve zalıma
Tamam...
Bu sesteki susmasız acı tanıdık
..
O’nun adı ile ilk akla gelen,
Çevresinde sayılan ve sevilen,
O’nu her yönüyle tanıyıp bilen,
Ne eksik, ne de bir fazla söz katsın;
Biri bize ATATÜRK’Ü anlatsın!
Yok arkadaş! Ben anlamam yolu yok;
..
Güzellik belki çakıra çalan gözleriyle
İki kaşın arası
Güzellik durgun bir ırmak seyri
Kimine göre kimi yerde esmer
Güzellik dudu dillik ballı badem
Noktacık benlik
Zülfü siyaha dökülsün dökülmesin
..
Kullanılmamış bir hayatın hüzün yüzlü bakışlarıyla
İnsanlar
Donuk bir resme doğru bakışıp duruyorlar
Aradan
Hızla savuşunca sanki kendi kendilerinin
Talih kuşu konacak zannederek yıkık virane omzunu
Bulanık bir fotoğrafa poz kesiyorlar
..
Akşam oldu olacak..
Karanlığın bu vaktinde bu karlı dağların uzağı
Günlerden dondurucu serinlik
Hallerden firar
Bana
Azalıp giden zamanın güz izlerinde
Ağı gibi değen sarılıp yapışmaların
..
Geleni geçeni olmayınca
Han hanlıktan çıkar...yol yolluktan
Yolcusu olmadıkca yol kıyısındaki çınarlar
Daha bir yalnızı gölgelenir, daha bir kuytu düşer uzağa
Geleni gideni olmayınca çiçeklerin bahar olduğunu kim göre
Kimin haberi ola
Geleceği olmayınca gidilmiş bütün çığırlardan
..
Koskoca kurumun yükü sırtında
Ne yapsın hizmetli Kasım Efendi
Ezilir büzülür dertler altında
Ne yapsın hizmetli KasımEfendi
Kimi der dışardan al bir sigara
Kimi der giderken bana da uğra
..
Şurdan burdan insanım diyen herkes
Uçmasına gerek yok...
Basit bir gülüşün peşinden giderek de içten
Uçmasına gerek yok büyük işler çevireceği aptallığına
Cumbo yayınlarına akın akın
Kalabalıkları kaçırmamak için...
Korkmasına gerek yok..
..
Tarifsiz
Uzak ellerden doğmuş bir salkım ay ışığı gibi
Camdan bakan evin güzel konuğu tarifsiz
Aramızda ne yel var ne boran
Aramız
Sümbül dağlarından çiçek
Gönül bağlarından sarhoş,
..
Sevmelere dahil olmak
Onca göçerliğin vardığına değen
Sonsuz hoşnut kalmaların el ve gönülbirliğiyle kurulu konağı
Sevmelere mü-dahil olmak ezik büzük artık bir kül tablası
Leş beleş...
Sevmelere dahil olmak gün gibi aşikar,
Yağmur gibi sağnak
..