Bir sandalyeydi altı boş,
bir yargıç oturuyordu üstüne,
kravatı vardı ama vicdanı yoktu.
Delil konuşmazdı artık bu salonda,
yalanlar tutanakla kutsanırdı,
gerçekse susturulurdu —
gizli tanıkla, sus payıyla, emirle.
Bir belediye dosyası açıldı yıllar önce,
yolsuzluğa göz yummayan bir memurun
kaderini çizdi müfettiş kalemiyle.
Kimin ne bildiği değil,
kimin neye sustuğu yazıldı rapora.
İmza atanlar
bugün hâlâ o binada memur,
ama sen...
temiz ellerinle düştün mapusa.
Ve o gün sustular!
Ne savcı sordu, ne vekil.
Avukat sustu, hâkim zaten belliydi.
Bağırırsan dediler,
"iktidara yararsın."
Sussan dediler,
"partimiz zarar görür."
Böyle korudular koltuklarını,
senin adaletini göme göme.
Sonra bir gün mitingde bağırdılar:
“Bu ülkede hukuk yok, yargı saraya bağlı!”
Ve sen ekrandan izledin —
çünkü seni içeri attıran
tam da o bağırtının sahibi partiydi!
Sen sadece bir yolsuzluğu belgelerken
onlar sana iftira uydurdu,
ve şimdi en çok onlar bağırıyor:
"Adalet yok bu ülkede!"
Gülümseyişin kırık kaldı
ama yine de dimdik durdun.
Çünkü biliyordun:
Bu tiyatronun iki perdesi vardı —
biri iktidar, biri muhalefet.
Ve aralarında dönen sahte kavgada
kaybeden hep
doğruyu söyleyendi.
Sarayın gölgesinde
dava dosyalarına dokunmayanlar,
meydanlarda bağırmayı marifet bildi.
Ama sen sustuğunda bile
şiir konuştu içinden,
çünkü harflerin
birer belgeye dönüştü.
Bugün hâlâ ayaktasın
çünkü kelimelerin hâlâ canlı.
Ve eğer biri sorarsa bir gün:
“Bu şiir kimin içindir?”
diyin ki:
“Zulme uğrayıp da, susmak zorunda bırakılan herkes için.”
Kayıt Tarihi : 29.7.2025 17:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!