Zıtların sonu Şiiri - Hamdi Oruç

Zıtlar hep var mı olacak...Hayır

Asıla tevbe mümkün olmadığından zıtlar var bu varlıkta ama zıtlar asılda yok olur.Güneş galib gelir geceye çünkü asıl varlık güneş

Güneşe(Esmaya) tevbe esaslı bu varlık dünya şekil olarak buna uygun değil yarısı tevbe ederken yarısı asi...yani gece-gündüz var.

Reenkarnasyon yok...bu varlıkta yaratma Halık esması var...esma esaslı bu varlık çünkü

Yasak meyve asıl değildi...ama adem eksikti...asılı hkketmiyordu lütüftu cennet yerleştirilmesi...cenneti tatmış br varlığız dünya tatmin etmez bizi...asıldan gafil değiliz.Tevbeyi seçeriz...zıtlı tevbe ile yok olacaktır asilk sed ile yok olacaktır..esikliimiz tekamül ile ok olcaktı zamansızlık asıldır zamanlılık yok olacaktır...zıtlar birbirini eksi-artıyı matemetikte yok eder yok edecektir ve asıl olan galib gelecektir zıddına...zıtlıkfanidir.asilik fanidir tevbedr asıl ve galib esmanın zıtları dnyadada yok oluyor..nükleli nükleersizi mağlup eiyo..sıl lan tenoloji ve ilimdir..İslam iimdedi..asıllar ilimdedir esmaya kulluktadır galibiyet...

Ali-İmra/196﴿İnkâr edenlerin (gönüllerince) diyar diyar dolaşmaları sakın seni yanıltmasın; ﴾197﴿
Kısa süren bir faydalanma... Sonra sığınakları cehennem. Ne kötü bir mesken! ﴾198﴿
Fakat rablerine karşı gelmekten sakınanlara, Allah katından bir ikram olarak, altından ırmaklar akan cennetler vardır; orada temelli kalacaklardır. Allah katındaki mükâfat iyi kimseler için daha hayırlıdır.
Tefsir (Kur'an Yolu)

Her ne kadar söze Hz. Peygamber’e hitap eden bir ifade ile başlanmışsa da asıl muhatap ümmetidir. Râzî’nin kaydettiğine göre bazı müminler ticaretle uğraşan Mekke müşriklerinin nimetler içerisinde yaşadıklarını görünce, “Allah’ın düşmanları refah içinde yaşıyorlar, biz ise açlıktan ve takatsizlikten ölüyoruz” demişler, bunun üzerine bu âyetler inmiştir. Bunların zengin yahudilere imrenenler hakkında indiği de söylenmiştir (IX, 152). 196. Âyet, Hz. Peygamber’in şahsında müminleri teselli etmekte ve kâfirlerin yeryüzünde nimetler içerisinde dolaşmalarına aldanmamalarını tavsiye etmektedir. Çünkü onlara verilen nimetler ne kadar çok olursa olsun geçici olup yok olmaya mahkûmdur; bu sebeple Allah katında hiçbir değeri yoktur. Nitekim 197. âyette kâfirlere verilen nimetlerin az bir dünya metaı olduğu ifade edilmiş, daha sonra da varacakları yerin cehennem olduğu bildirilerek dünya metaının kâfirler için cehennem azabına sebep olduğuna işaret edilmiştir. 178. âyette de “Onlara verdiğimiz fırsat ancak günahlarını arttırmaya yarıyor” buyurulmuştur. Oysa 198. âyette ifade buyurulduğu gibi rablerine karşı içtenlikle kulluk eden müminlere âhirette sürekli olarak içinde yaşayacakları cennet nimetleri verilecektir. Şüphesiz ki bu lutuf dünyada kâfirlere geçici olarak verilen nimetlerden çok daha iyidir.

198. âyette geçen nüzûl kelimesi “misafiri ağırlamak için ona ikram edilen yiyecek, içecek vb. ikram” anlamına gelir. Yüce Allah müminlere değer verdiği için onlara vereceği nimete bu ismi vermiştir. Nitekim Fussılet sûresinin 31-32. âyetlerinde şöyle buyurmuştur: “Biz, dünya hayatında da âhirette de sizin dostunuzuz. Orada, çok bağışlayıcı, çok merhametli olan Allah’tan bir ikram olarak sizin için canınızın çektiği her şey bulunacak, yine orada umduğunuz her şeyi elde edeceksiniz” (“ebrâr” hakkında bilgi için bk. Bakara 2/177 (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 744)

Cehennem asl eğil cennet asıldır ve ahiret cennettir...cehennem yok gibi olucudur...Rahmandır asılolan Kahar değil latif sıfatı hz Ademi cennete yerleştirdi...lütfu kahrını yener...ama kahır yokolucu değildir ama mağlup olucudur...şeytan da mağlup olucudur...çünkü yok yok olmaz...yokluk da varlıktır cehennem de varlık kalacak ama mağlup bir varlık...aciz bir varlık.yok varlık mağlup br varlık aciz zayıf...Hak galib bir varlıktır esma esaslı çünkü bu varlık..

Hak geldi batıl zayi oldu....zayıfladı acizleşti..zayi oldu...yok gibi oldu ses kısıldı eli kurudu...