Gece, demir kapılar ardında başlar,
Ranzada yatan yalnızlık,
Duvardaki taşın soğuk fısıltısı
Ve bir gardiyanın ağır adımlarıyla.
Zaman, burada bambaşka akar.
Saat, tiktaklarla değil,
Bir çocuğun kahkahasıyla,
Bir annenin yüreğinden kopan ağıtla ölçülür.
Ellerde kelepçe, yüreklerde zincir,
Ama ruh, özgürlüğün kavgasını verir hâlâ.
Dışarda bir gökyüzü vardır elbet,
Bizim asla dokunamayacağımız kadar uzak.
Güneş, yalnızca rüyalarımıza doğar.
Bir kuş, pencereden baktığımızda geçse,
Göğsümüzde bir türkü tutuşur;
Özgürlük, hep kanat çırpar içimizde.
Bir mektup gelir bazen,
Harfleri koklarım önce,
Belki bir dağ çiçeği kokusu,
Belki bir sokak lambasının ışığı sızmıştır kâğıda.
Hücredeyiz, evet, ama
Bir şairin dediği gibi:
“En güzel deniz, henüz gidilmemiş olandır.”
Bizim en güzel günlerimiz, henüz yaşanmamış.
Öyleyse yaz, ey yürek!
Demir kapılara inat,
Ranzanın gıcırdayan sesine inat,
Ve gardiyanın sessiz zulmüne inat…
Yaz ki zincir kırsın kelimeler,
Göğe karışsın gözyaşlarımız.
Ve bir gün, güneşi yüzümüzde hissedeceksek,
O gün, bugünden doğsun diye...
Kayıt Tarihi : 29.11.2024 10:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!