Gün geçtikçe eksiliyorum,
hangi saatin kıyısına dokunsam
zaman delinmiş.
Acının eni yok;
boyu yok;
bir mezar taşına sığmaz kalbim.
Bana yalnızlığı öğreten muazzam muallim,
Elbet hayra vesiledir bu halim.
Öğrettin bana susmayı, içime çekilmeyi,
Her harfi bir ömür gibi tartarak söylemeyi.
Sana yürüdüğüm sokaklar rah-ı muhabbettir,
Bir nisan daha geçti,
yarısı uyku, yarısı unutuş —
ve ben balkon demirlerine yaslanarak
günahlarımı saydım,
her biri bir yağmur lekesi gibi
geçmişin kirli alnında.
bir ismin varsa eğer
o, gecenin kendi diline çeviremediği tek kelimedir
ve ben seni düşündükçe
evrenin baş harfi
dudaklarımda kuruyor
Sen yaratılmışşan
Banada sevmek icap eder
Sen yaratılmışsan
Bütün tahhiyat hicap eder
Sen yoktun,
Ayağıma taşlar takıldı boyuna.
Yürüdüm, anne…
Yokluğunun mevsiminde,
I. Aksiyomlar
Ben bir önermeydim, kanıt bekleyen,
sükûtla sabitlenen birinci bilinmeyen.
Kalbim, X ekseninde bir salınım grafiği—
aşkın türevini aldım, sonuç: sen.
bir suskunluk bırak bana —
Neandertallerin bozkırdan devşirdiği
o ağır sessizlikten.
henüz alfabe yokken
bir kadının saçına değen rüzgârla konuşuyorlardı
taşın içini oyarak dua ediyordu biri,
Gözlerinde aşkın şarabını içtim yudum yudum,
İşgal ediliyordu yurdum.
Ben sana güvenip gözlerimi yumdum,
Ellerin saçlarımda, başım dizinde uyurdum.
Bütün büyük aşklar unutuldu,
Çünkü sana olan aşkımı duyurdum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!