zemheri 2
Zemheri
Zemheri, gözbebeği kadar daralan bir gece
siyah karın, sessizliğe yağdığı vakit
içimde taş kesen bir boşluk var
dipsiz bir kuyu, dibi olmayan bir gök
ses attıkça geri veren, geri verdikçe büyüyen.
Korkularım, avuçta kırılan bir camın kıymıkları
aldanmalarım, dilimde eriyen acı bir şeker
boyun eğmekle eğmemek arasında
ince bir tel gerili
ayaklarım titreyen bir cambazım ben.
Göğsümde mahşer ateşi,
üstüne kar yağan bir kor gibi yanıyor
aldanmışım, yenilmişim,
yenilgim alnımda donmuş bir damla
boyun eğişim, eğildikçe ağırlaşan bir taş.
Zifir bir kuytuda ayakta durmaya çalışıyorum
sırtımdan akıyor duvarın soğuğu
gözlerim, karanlığın kör aynasına bakıyor
bir adım geri, bir adım uçurum
ve bulduğum ben değil, cansız bir beden.
Düşüşlerim var, tekrarı olmayan tekrarlar
diplerin en dibinde bile daha derin bir dip
zaman, buzun içinden yürüyen bir su
tıknefes ve ıssız
yine de giden bir su.
Belki de kaçıştır bu, karanlığın ülkesine
görmeyen gözle ışık aramak
kör bir lambanın camını silmek gibi
yanmayan fitile nefes üflemek gibi
bir çaba, sonunda kendi sesine çarpan.
Yürek sancısı nedir ki
yitip giden bir ruhun yanında
sen gittin, ruhum gitti
sen gittin, bu beden gitti
sen gittin, ben benden gittim.
Kaldı elimde anlatılmayan bir hikâye
kıvrılıp kalmış bir yol gibi kısa
gidecek sıcak bir kalp kalmadı
kapılar içeriden sürgülü
pencere buğusunda adı silinen bir çağrı.
Umudum, bulanık bir suyun dibinde
ışığı saklayan tortu
zemheri karanlıkta, kor bir menzile bakıyorum
uzaklık ateş, ateş uzaklık
göz kırpmayan bir ufuk.
Yol uzun.
Taşları sayamayacak kadar uzun.
Kırık bir haritayla yürünen bir kadar uzun.
Yolcu yalnız.
Adı gidildikçe eksilen bir yalnız.
Yine de, çok derinde, işitilmesi güç bir çıtırtı
donmuş göğün altında, buzun sessiz gerilmesi
belki kırılacak, belki kırılmayacak
belki de bütün kışlar gibi
bu kış da, içimde, kendine benzemeye devam edecek.
Ben beklemeyi öğreniyorum şimdi
ateşi küllenmiş bir ocağın başında
külün rengine bakmayı, dumanın kokusunu çözmeyi
bir kıvılcım bulunmazsa eğer
küllerin yerini ezberliyorum.
Zemheri, adımı unutan bir rüzgâr
gölgesini taşıyan bir yol
ben yürüdükçe büyüyor, büyüdükçe susuyor.
Yol uzun, yolcu yalnız
ve yalnızlık kadar doğru konuşan başka bir dil yok.
Kayıt Tarihi : 13.9.2025 22:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!